e-ISSN 2587-2524
Volume : 24 Issue : 2 Year :


INDEXES

Content of this journal is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.

Andrology Bulletin - : 24 (2)
Volume: 24  Issue: 2 - 2022
1.Cover

Page I

2.Reviewers

Pages II - III

3.From the President

Page IV

4.From the Editor

Page V

5.Contents

Page VI

ORIGINAL ARTICLE
6.The analysis of nursing postgraduate thesis related to family planning in Turkey
Sevda Karakaş, Zehra Gürsoy
doi: 10.24898/tandro.2022.23355  Pages 89 - 96
AMAÇ: Aile planlamasına ilişkin ülkemizde yapılan tezleri incelemek, tezlerin sonuçlarını analiz etmek, araştırmacılara ve aile planlamasına yönelik sağlık hizmeti sunan hemşire ve diğer sağlık personellerine somut veriler sunmak amacıyla yapıldı.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Retrospektif tanımlayıcı tipteki literatür araştırmasında 2000 ile 2021 yılları arasında aile planlaması ile ilgili yapılan lisansüstü tezleri belirlemek için Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi veri tabanı tarandı. 2000–2021 yılları arasında yayınlanan Kadın Hastalıkları ve Doğum ile Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dallarında yapılan tezlerin “4”ü doktora, “35”i yüksek lisans tezi olduğu ve ulaşılan 39 tezin toplam örneklem büyüklüğü 15626 olduğu saptandı. Verilerin analizinde tezlerin yüksek lisans ya da doktora tezi oluşu, tezlerin yayın yılı, amacı, örneklem grubu, dizaynı ve sonuçları özetlendi.
BULGULAR: Aile planlaması yöntemlerinin kullanım oranının düşük olması, genç yetişkinlerin üreme ve cinsel sağlık bilgi düzeyinin yeterli olmadığı ve aile planlaması yöntemlerinin kullanımına ilişkin yaşanılan sorunların kadınların cinsel yaşam kalitesini olumsuz etkilediği ve özellikle kadınlarda kaygı düzeyini arttırdığı bildirildi. Kadınlarda gebelik sayısı, yaşayan çocuk sayısı, çocuk isteme durumu ve kadının çalışma durumu ile aile planlaması yöntem kullanımını arasında pozitif bir ilişki olduğu saptandı.
SONUÇ: Cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerinin en önemlilerinden biri olan aile planlaması hizmetlerinin kilit amacı kadın sağlığının iyileştirilmesi ve güvenli anneliği sağlamaktır. Aile planlaması hizmetlerinin yeterli sayıda ve eğitimli hemşireler ile diğer sağlık profesyonelleri tarafından sunulması, hizmetin erişilebilirliğinin ve kalitesinin arttırılması; üreme ve cinsel sağlık açısından büyük önem taşımaktadır.
OBJECTIVE: The aim of the study, in order to examine the theses that completed in our country on family planning, to analyze the results of theses, to report evidence based data to researchers, nurses and other providers that whom may provide health services for family planning.
MATRERIAL and METHODS: In the retrospective descriptive literature search, the database of the National Thesis Center of the Council of Higher Education was searched to identify the postgraduate theses on Family Planning between 2000 and 2021. It was determined that the theses made in the Department of Obstetrics and Gynecology and Public Health Nursing, published between 2000–2021, were “4” doctorate, “35” master’s theses, and the total sample size of 39 theses reached was 15626. In the analysis of data whether the theses are master’s or doctoral thesis, publication year, purpose, sample group, design and results of the theses are summarized.
RESULTS: It is reported that the use of family planning methods is low, the reproductive and sexual health knowledge level of young adults is not sufficient, and the problems experienced regarding the use of family planning methods negatively affect the sexual life quality of women and increase their anxiety level. It is determined that there is a positive relationship between the use of family planning method and the number of pregnancies, the number of alive children, the status of wanting a child, the working status of woman.
CONCLUSION: The main purpose of family planning services, which is one of the most important sexual and reproductive health services, is to improve women’s health and ensure safe motherhood. It is great importance in terms of reproductive and sexual health that providing family planning services in sufficient numbers and by trained nurses and other health professionals to increase the accessibility and quality of the services.

7.Determination of sexual quality of life in women over 65 with chronic disease
Kerime Hacıköylü, Nurhan Doğan
doi: 10.24898/tandro.2022.24572  Pages 97 - 102
AMAÇ: Bu çalışma kronik hastalık tanısı almış 65 yaş üzeri bireylerin cinsel yaşam kalitesinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Tanımlayıcı ve kesitsel türdeki bu çalışma, Kasım 2021-Ocak 2022 tarihleri arasında bir üniversitenin Eğitim ve Araştırma Hastanesi dâhiliye kliniklerinde yatan, 65 yaş ve üzeri, kronik hastalığı olan, evli, nöropsikiyatrik hastalığı olmayan ve sözel iletişim kurabilen 100 kadın bireyle yürütülmüştür. Araştırmada veriler; Kişisel Bilgi Formu ve “Cinsel Yaşam Kalitesi Ölçeği– Kadın” kullanılarak toplanmıştır.
BULGULAR: Çalışmaya katılan 100 bireyin %57’sinin 65–69 yaş grubunda olduğu, %56’sının 10 yıl ve daha az süre önce kronik hastalık tanısı aldığı, %43’ünün sağlık durumunun ne iyi ne kötü olduğu, %53’ünün cinsel yaşamının kötü olduğu, %94’ünün cinsel ilişki sıklığının bir aydan daha uzun olduğu, %46’sının cinsel yaşam sorunlarını hiç kimseye danışmadığı, %72’sinin cinsel istekte azalma yaşadığı, %77’sinin eşinin cinsel ilişkide isteksizlik yaşadığı ve %14’ünün üriner inkontinans yaşadığı, %30’unun cinsel sağlıkla ilgili bilgi almak istediği belirlenmiştir. Kadınların cinsel yaşam kalitesi puan ortalaması 62,20±6,10’dur. Tanışıp severek evlenen, doğal menopoza giren, cinsel ilişki sıklığı iki haftadan daha uzun süre olan ve eğitim düzeyi ortaokul ve üzeri olan kadınların cinsel yaşam kalitesi toplam puanları anlamlı olarak daha yüksekti (p<0,05).
SONUÇ: Kronik hastalığı olan 65 yaş üzeri kadınların yarısının cinsel yaşamını kötü olarak belirttiği ve cinsel yaşam kalitesi puanlarının orta düzeyde olduğu belirlenmiştir. Bireylerin yaklaşık yarısının yaşadıkları cinsel sorunları kimseye danışmadıkları ve cinsel sağlık ile ilgili bilgi alma isteğinin de az olduğu saptanmıştır.
OBJECTIVE: This study was carried out to determine the sexual life quality of individuals over the age of 65 who were diagnosed with a chronic disease.
MATRERIAL and METHODS: This descriptive and cross-sectional study was conducted with 100 female individuals aged 65 and over, married, without neuropsychiatric disease, and able to communicate verbally, hospitalized in the internal clinics of a University Training and Research Hospital between November 2021 and January 2022. Data in the research; It was collected using the Personal Information Form and the “Sexual Quality of Life Scale-Female”.
RESULTS: Of the 100 individuals participating in the study, 57% were in the age group of 65–69, 56% were diagnosed with a chronic disease 10 years or less ago, the health status of 43% was neither good nor bad, 53% had a bad sexual life, 94% had a frequency of sexual intercourse longer than a month, 46% did not consult anyone about their sexual life problems, 72% did not have sexual desire. It was determined that 77% of them had a decrease in sexual intercourse, 77% of them had reluctance to have sexual intercourse, 14% of them had urinary incontinence, and 30% of them wanted to get information about sexual health. The mean score of women’s quality of sexual life was 62.20±6.10. The total sexual life quality scores of women who met and married happily, entered natural menopause, had sexual intercourse for more than two weeks, and had a secondary education level and above were significantly higher (p<0.05).
CONCLUSION: It was determined that half of the women over the age of 65 with chronic diseases stated their sexual life as bad and their sexual life quality score were moderate. It was determined that nearly half of the individuals did not consult anyone about their sexual problems and their desire to get information about sexual health was low.

8.The effect of sexual difficulty in women on depression, anxiety and stress
Zeynep Bal, Nilay Gökbulut, Tuba Uçar
doi: 10.24898/tandro.2022.41713  Pages 103 - 109
AMAÇ: Amaç: Bu araştırma, kadınlarda cinsel sıkıntının depresyon, anksiyete ve stres üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapıldı.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Kesitsel tipte tasarlanan araştırma, 15 Aralık 2021–15 Ocak 2022 tarihleri arasında yürütüldü. Çalışmaya 18 yaş üzeri evli 262 kadın katıldı. Veriler toplanırken Kişisel Bilgi Formu, Kadın Cinsel Sıkıntı Ölçeği-Revize (KCSÖ-R) ve Depresyon Anksiyete ve Stres Ölçeği (DASS-21) kullanıldı.
BULGULAR: Çalışmada kadınların KCSÖ-R puan ortalamasının 10,06±8,89 olduğu ve %40,5’inin (n=106) cinsel sıkıntı yaşadığı belirlendi. Cinsel sıkıntı yaşayan kadınların, %86,8’inde depresyon, %90,6’sında anksiyete, %61,3’ünde stres semptomları olduğu belirlendi. Ayrıca cinsel sıkıntı yaşayan kadınların depresyon, anksiyete ve stres puan ortalamalarının, cinsel sıkıntı yaşamayan kadınlara göre daha yüksek olduğu belirlendi (p<0,001). Yaşı 35 üzerinde olanlarda, eşi 40 yaş üzerinde olanlarda, ilköğretim düzeyinde eğitimi olanlarda, gelir düzeyi düşük olanlarda, evlilik yılı 11–15 yıl ve 20 yıl ve üzerinde olanlarda, eş ile ilişkisini olumsuz olarak tanımlayanlarda ve cinsel yaşamını kötü olarak değerlendirenlerde KCSÖ-R puan ortalamasının daha yüksek olduğu saptandı (p<0,05).
SONUÇ: Bu çalışma, cinsel sıkıntının kadınlarda depresyon, anksiyete ve stres semptomları üzerindeki etkilerini gösterdi. Ayrıca cinsel sıkıntıyı etkileyen önemli sosyodemografik ve cinsel yaşam özelliklerini ortaya koymuştur.
OBJECTIVE: This research was carried out to determine the effect of sexual distress on depression, anxiety and stress in women.
MATRERIAL and METHODS: The cross-sectional study was conducted between 15 December 2021 and 15 January 2022.262 married women over the age of 18 participated in the study. Personal Information Form, Female Sexual Distress Scale-Revised (KCSÖ-R), and Depression Anxiety and Stress Scale (DASS-21) were used to collect data.
RESULTS: In the study, it was determined that the mean GCS-R score of the women was 10.06±8.89 and 40.5% (n=106) of them had sexual distress. It was determined that 86.8% of the women who had sexual distress had depression, 90.6% had anxiety and 61.3% had stress symptoms. In addition, it was determined that the depression, anxiety and stress mean scores of women who had sexual distress were higher than women who did not experience sexual distress (p<0.001). Those who are over 35 years old, their spouses are over 40 years old, have a primary education level, have a low income level, have 11–15 years of marriage and 20 years or more, define their relationship with their spouse as negative and evaluate their sexual life as bad. The mean mean was found to be higher (p<0.05).
CONCLUSION: This study showed the effects of sexual distress on symptoms of depression, anxiety, and stress in women. It also revealed important sociodemographic and sexual life characteristics that affect sexual distress.

9.Sexual functions and sexual quality of life in the reproductive age women using method of family planning
Ayşe Akalın, Şevval Bostancı
doi: 10.24898/tandro.2022.04810  Pages 110 - 117
AMAÇ: Bu araştırma aile planlaması (AP) yöntemi kullanan üreme çağındaki kadınlarda cinsel fonksiyonlar ve cinsel yaşam kalitesinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Tanımlayıcı ve kesitsel tipte olan araştırma Haziran-Eylül 2021 tarihleri arasında 257 katılımcı ile yürütülmüştür. Araştırmaya 18–49 yaş arasında olan, son 3 aydır herhangi bir AP yöntemi kullanan, cinsel olarak aktif olan ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan kadınlar dâhil edilmiştir. Araştırmanın verileri Kişisel Bilgi Formu, Kadın Cinsel Fonksiyon Sorgulama İndeksi (Index of Female Sexual Function-IFSF) ve Cinsel Yaşam Kalitesi Ölçeği-Kadın (CYKÖ-K) kullanılarak toplanmıştır. Veriler SPSS 26,0 programı ile değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Kadınların AP yöntemi olarak çoğunlukla geri çekme yöntemi (%38,5) ve kondomu (%37,4) kullandığı ve AP yöntemlerini çoğunlukla güvenli olması (%64,3) nedeniyle tercih ettikleri belirlenmiştir. Kadınların IFSF puan ortalaması 32,69±8,41 ve CYKÖ-K puan ortalaması 84,33±19,21’dir. Cinsel disfonksiyonu olan kadınların oranı %16,0 olup kadınların cinsel yaşam kalitesi düzeyleri orta derecede yüksektir. Genç yaş grubunda olan, eğitim düzeyi yüksek olan, gelir durumu yüksek olan, evlilik değerlendirmesi iyi olan, modern AP yöntemi kullanan, AP yöntem türüne eşi ile birlikte karar veren ve AP yönteminden kendisi ve eşi memnun olan kadınların IFSF ve CYKÖ-K puan ortalamaları istatistiksel olarak anlamlı derecede daha yüksektir (p<0,05).
SONUÇ: Kadınların cinsel fonksiyonları ve cinsel yaşam kalitelerinin artırılması amacıyla cinsel sağlık ve AP danışmanlık hizmetleri verilmelidir.
OBJECTIVE: This study aims to examine the sexual functions and sexual quality of life in the reproductive age women using method of family planning (FP).
MATRERIAL and METHODS: The descriptive and cross-sectional study was conducted with 257 participants between June and September 2021. Women who is between the ages of 18–49, using any method of FP for the last 3 months, sexually active and volunteering to participate were included in the study. Data were collected using Personal Information Form, Index of Female Sexual Function Questionnaire (IFSF) and Sexual Quality of Life-Female (SQOL-F). Data were analyzed with the SPSS 26.0 program.
RESULTS: It was found that women mostly used the withdrawal method (38.5%) and condom (37.4%) as method of FP, and they preferred method of FP mostly because they were safe (64.3%). The mean total IFSF score women was 32.69±8.41 and the mean total SQOL-F score was 84.33±19.21. The rate of women with sexual dysfunction was 16.0% and their sexual quality of life level was moderately high. It was found that the mean of IFSF and SQOL-F scores of the women who are in the young age group, having a high education level, having a high income level, having a good marital evaluation, using the modern method of FP, who are decided on the method of FP with their spouses, and who are satisfied with the method of FP were statistically significant were higher (p<0.05).
CONCLUSION: Sexual health and FP counselling services need to be provided to increasing the sexual function and sexual quality of life of women.

10.Analysis of midwifery students’ knowledge of human papilloma virus: A descriptive survey study
Refika Genç Koyucu
doi: 10.24898/tandro.2022.50103  Pages 118 - 126
AMAÇ: Serviks kanserlerinin azaltılmasında İnsan Papillomavirüsü hakkında farkındalık, çok önemlidir. Bu çalışmada ebelik öğrencilerinin İnsan Papilloma Virüsü ile ilgili farkındalık düzeylerinin ve bu farkındalık düzeyini etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Bu çevrimiçi anket çalışması, kesitsel bir tasarımda Mayıs 2021’de gerçekleştirilmiştir. Bir üniversitedeki 326 ebelik öğrencisi çalışmaya davet edilmiştir. Öğrencilerin İnsan Papilloma Virüsü hakkındaki farkındalıklarına ilişkin veriler İnsan Papilloma Virüsü Bilgi Ölçeği kullanılarak elde edildi. Çalışma süresince ankete katılmayan ve anketi eksik olan öğrenciler çalışma dışı bırakıldı.
BULGULAR: HPV genel bilgi, HPV testi, HPV aşıları ve HPV aşı programları alt ölçeklerinden tam puan alan öğrencilerin sıklığı sırasıyla %11,3 %12,5, %10,9 ve %0,6 idi. HPVBÖ ölçeğinde tam puan alan öğrencilerin sıklığı ise %5,3’tür. HPV Bilgi Ölçeğinde yüksek puanların bağımsız yordayıcıları, ailede kanser öyküsünün varlığı ve yakın çevrede HPV pozitifliğinin varlığı olarak belirlendi.
SONUÇ: Ebelik öğrencileri arasında HPV ile ilişkili bilgi boşlukları vardır. Uzun vadeli bir hedef olan serviks kanserinin ortadan kaldırılması kapsamında ebelik öğrencilerinin farkındalıkları üst düzeyde tutulmalıdır. Lisans ve lisansüstü eğitimde HPV’ye verilen önemi artırmak etkili olabilir. Bu bağlamda, geniş örneklemli çok merkezli çalışmalar, eksikliklerin belirlenmesi açısından faydalı olacaktır.
OBJECTIVE: Awareness of Human Papillomavirus is fundamental in reducing uterine cervical cancers. In this study, it was aimed to evaluate the awareness levels of the midwifery students about Human Papilloma Virus and the factors affecting this level of awareness.
MATRERIAL and METHODS: This online survey was conducted in a crosssectional design in May 2021.326 midwifery students of a university were invited to the study. The data on the HPV awareness of the students were obtained using the Human Papilloma Virus Knowledge Scale. Students who did not participate in the questionnaire during the study period and who had incomplete questionnaires were excluded from the study.
RESULTS: The frequency of the students who achieved the maximum score on HPV general knowledge, HPV test, HPV vaccines and HPV vaccine programs subscales were 11.3%, 12.5%, 10.9%, and 0.6%, respectively. The frequency of students who achieved the maximum score on the HPVBO scale is 5.3%. Independent predictors of high scores in the HPV Information Scale were identified as the presence of the family history of cancer and the presence of HPV positivity in the immediate environment.
CONCLUSION: There are gaps in knowledge among midwifery students regarding HPV. Within the scope of the elimination of cervical cancer, which is a long-term goal, awareness of midwifery students should be kept at a high level. Increasing the importance given to HPV in undergraduate and postgraduate education may be effective. In this context, multi-center studies with large samples will be useful to identify the deficiencies.

11.The effect of transrectal prostate biopsy on sexual functions of couples
Aykut Demirci, Fatih Hızlı, İsa Dağlı, Halil Başar
doi: 10.24898/tandro.2022.21957  Pages 127 - 132
AMAÇ: Transrektal prostat biyopsisi prostat kanseri tanısında sıklıkla kullanılmaktadır. Fakat işlem sonrası hastalar erektil disfonksiyon (ED) riski ile karşılaşmaktadır. Erektil disfonksiyon ayrıca hastaların partnerlerinin de yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilenmektedir. Biz de çalışmamızda transrektal prostat biyopsisi sonrası çiftlerin cinsel yaşamının nasıl etkilendiğini araştırmayı amaçladık.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Ekim 2021-Haziran 2022 tarihleri arasında ilk kez transrektal prostat biyopsisi yapılan hastalar (s=72) ve onların partnerleri çalışmaya alındı. Cinsel fonksiyonlardaki birinci, üçüncü ve altıncı aylardaki değişim erkek hastalarda Uluslararası Erektil İşlev Formunda (IIEF-15) Erektil Fonksiyon (EF) skorları ile, kadın partnerlerde Kadın Cinsel Fonksiyon İndeksi (FSFI) ve Kadın Cinsel Sıkıntı Envanteri (FSDS) anketleri ile değerlendirildi.
BULGULAR: Hastaların yaş ortalaması 63,47±5,09’du. Biyopsi sonrası yeni ED tanısı alanların oranı %19,4’tü. Median EF skorunda 1. ayda biyopsi öncesine göre düşüş olduğu [ 8,5 (11), 18 (15), p<0,05, sırasıyla] görüldü. Zamanla median EF skoru artsa da 6. ayda halen biyopsi öncesine göre düşük kaldığı görüldü [16,5 (15), p<0,05]. Kadınlarda median FSFI skorunun biyopsi öncesine göre 1. ayda düştüğü [53 (20), 26 (16), sırasıyla p<0,05], 6. ayda ise biyopsi öncesi ile benzer olduğu bulundu [53 (19), p>0,05]. Kadınlarda median FSDS skorunun biyopsi öncesine göre 1. ayda yüksek olduğu [34 (11), 43 (4), sırasıyla, p<0,05], 6. ayda ise daha düşük olduğu tespit edildi [21 (11), p<0,05]. Ayrıca, ortalama yaş ve median IPSS skorunun EF’yi tespit etmekte bağımsız birer risk faktörü olduğu görüldü (p<0,05).
SONUÇ: Transrektal prostat biyopsisi çiftlerin cinsel yaşamlarını olumsuz yönde etkilenmektedir. Cinsel işlevlerde zamanla düzelme görülse de bu durumun erkekleri daha fazla etkilediği görülmüştür.
OBJECTIVE: Transrectal prostate biopsy is frequently used in the diagnosis of prostate cancer. However, after the procedure, patients face the risk of erectile dysfunction (ED). Erectile dysfunction also negatively affects the quality of life of patients’ partners. In our study, we aimed to investigate how the sexual life of couples is affected after transrectal prostate biopsy.
MATRERIAL and METHODS: Patients (n=72) who underwent transrectal prostate biopsy for the first time between October 2021 and June 2022 and their partners were included in the study. Changes in sexual functions in the first, third and sixth months were evaluated with the International Erectile Function Form (IIEF-15) Erectile Function (EF) scores in male patients, and the Female Sexual Function Index (FSFI) and Female Sexual Distress Inventory (FSDS) questionnaires in female partners.
RESULTS: The mean age of the patients was 63.47±5.09 years. The rate of newly diagnosed ED after the biopsy was 19.4%. It was observed that there was a decrease in the median EF scores in the 1st month compared to the pre-biopsy [8.5 (11), 18 (15), p<0.05, respectively]. Although the median EF scores increased over time, it was still lower in the 6th month compared to the pre-biopsy [16.5 (15), p<0.05]. It was found that the median FSFI scores in women decreased in 1st month compared to pre-biopsy [53 (20), 26 (16), p<0.05, respectively], and was similar to pre-biopsy in the 6th month [53 (19), p>0.05]. It was found that the median FSDS scores in women were higher in the 1st month compared to the pre-biopsy [34 (11), 43 (4), p<0.05], and lower in the 6th month [21 (11), p<0.05]. Also, mean age and median IPSS score were found to be independent risk factors for detecting EF (p<0.05).
CONCLUSION: Transrectal prostate biopsy negatively affects the sexual life of couples. Although there is improvement in sexual functions over time, it has been observed that this situation affects men more.

REVIEW
12.Human Papillomavirus (HPV) Infection and current approaches to HPV vaccine
Ayşe Akalın
doi: 10.24898/tandro.2022.25993  Pages 133 - 139
İnsan papilloma virüsü (HPV-Human papillomavirus) en yaygın cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlardan biridir. Servikal kanser başta olmak üzere anogenital ve orofarengeal kanserler dâhil birçok hastalığa HPV neden olmaktadır. Bu hastalıklardan birincil korunma profilaktik HPV aşı uygulamalarını içermektedir. Gardasil, Cervarix ve Gardasil 9 olmak üzere üç tip HPV aşısı bulunmaktadır. Dünya genelinde gelişmiş ülkeler dâhil birçok ülke HPV aşılarını ulusal aşılama programlarına dâhil etmeye devam etmektedir. Güncel kanıtlar servikal kanserlerin önlenmesi ve HPV aşılama oranlarının artırılmasına katkı sağlamaktadır. Bu derlemede HPV enfeksiyonu ve HPV aşısında güncel yaklaşımlara odaklanılması amaçlanmaktadır.
Human papillomavirus (HPV) is one of the most common sexually transmitted infections. It causes many diseases, including various anogenital and oropharyngeal cancers, especially cervical cancer. Primary protection from HPV includes prophylactic vaccination. There are three type HPV vaccines including Gardasil, Cervarix and Gardasil 9. Around the world, including developed countries, countries have introduced the HPV vaccine into their National Immunization Programs. Current evidences have contributed to achieving the goal of increasing HPV vaccination rates in the prevention of cervical. The aim of this review to focus on current approaches in HPV infection and HPV vaccine.

13.Postpartum pelvic floor disorders and the effect of maternal’s psycho-social situation
Gülennur Suar, Nebahat Özerdoğan
doi: 10.24898/tandro.2022.04874  Pages 140 - 146
AMAÇ: Bu çalışma postpartum dönemde yaygın olarak görülen pelvik taban bozukluklarını ve bu bozuklukların annenin psiko-sosyal durumuna etkilerini incelemek amacıyla yapılmıştır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Bu incelemede tarih sınırlaması yapılmadan PubMed ve Google Akademik arama motorları kullanılmıştır. PubMed veri tabanından konu ile ilgili yayın dili İngilizce olan 56 makale alınmıştır. Google Akademik arama motorundan ise konu ile ilgili yayın dili Türkçe olan 5 makale incelemeye dâhil edilmiştir.
BULGULAR: İnceleme sonucunda postpartum dönemde en sık görülen pelvik taban bozukluklarının üriner inkontinans, fekal inkontinans, pelvik organ prolapsusu ve cinsel disfonksiyon olduğu saptanmıştır. Bu bozuklukları yaşayan kadınların günlük yaşantıları ve psikolojik durumları etkilenmektedir.
SONUÇ: Postpartum dönemde yaşanan pelvik taban bozuklukları kadınların psiko-sosyal durumunu etkilemektedir. Sağlık profesyonelleri tarafından postpartum dönemde kadınlar pelvik taban bozuklukları ve psiko-sosyal etkileri konusunda taranmalıdır. Postpartum pelvik taban bozukluklarının psiko-sosyal etkilerine yönelik daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
OBJECTIVES: The aim of this study was to investigate the review common pelvic floor disorders in the postpartum period and the effect of this disorders maternal’s psycho-social situation.
MATERIAL AND METHODS: This review was searched and published in Pub Med and Scholar Google without any date limitation. As a result of searching 56 articles published in English from the Pub Med and 5 articles published in Turkish from the Google Scholar were included in the study.
RESULTS: As a result of examination it was found that common pelvic floor disorders in postpartum period is urinary incontinance, fecal incontinance, pelvic organ prolapse and sexual disfunction. Women who experience this disorder were affected daily life and psychological situation.
CONCLUSION: Women who experience pelvic floor disorders in postpartum period was affected psycho-social situation. Women should be scanned pelvic floor disorders and the effect of this disorders psychosocial situation by healthcare professionals in postpartum period. More studies are needed on psycho-social effects of the postpartum pelvic floor disorders.

14.Factors affecting sexuality in the postpartum period and the responsibilities of health professionals
Esra Güler, Nülüfer Erbil
doi: 10.24898/tandro.2022.54531  Pages 147 - 154
Doğum sonrası dönem, kadınların yaşamlarını fizyolojik, psikolojik, sosyal ve hormonal açıdan etkilemektedir. Bu dönem, olumlu olayların yaşanabileceği bir evre olabileceği gibi, cinsel hayatla ilgili kriz yaşanabilecek bir evre de olabilir. Özellikle involusyonun gerçekleştiği doğum sonrası ilk altı hafta kadın cinselliği için önemli bir zaman dilimini oluşturmaktadır. Doğum şekli, epizyotomi, emzirme, hormonal değişimler, bebeğe ait problemler, doğum travmaları, cinsel tutumlar, beden imajı, eşler arasındaki ilişki, sosyal rol değişimi, koitus sonrası kanama, kaşıntı, yanma, arzu kaybı, orgazm ağrıları, vajinal yağlanma kaybı, psikolojik ve fizyolojik değişiklikler cinsel arzu ve işlevleri etkileyebilir. Doğum sonrası dönemde cinsel sorunlar çözüme kavuşturulamadığı zaman kadın cinsel sağlığını olumsuz etkilemektedir. Doğum sonrası dönemde, bu problemlerin oluşmaması ya da çözümünde sağlık profesyonellerinin önemli sorumlulukları vardır. Doğum sonu cinsellik ile ilgili eğitim, doğum sonu dönemdeki kadının bedenindeki fiziksel, sosyal ve hormonal değişimlerin cinsel hayata etkisi, koitus esnasında tercih edilmesi gereken pozisyonlar, kontrasepsiyon, emzirmenin cinsel yaşama etkileri ve doğum sonrası cinsel ilişkiye başlama zamanını kapsamalıdır.
The postpartum period affects women’s lives physiologically, psychologically, socially and hormonally. This period can be a stage where positive events can be experienced, or it can be a stage where a crisis related to sexual life can be experienced. Especially the first six weeks after birth, when involution takes place, constitute an important time period for female sexuality. Mode of delivery, episiotomy, breastfeeding, hormonal changes, problems related to the baby, birth traumas, sexual attitudes, body image, relationship between spouses, social role change, post-coitus bleeding, itching, burning, loss of desire, orgasmic pain, loss of vaginal lubrication, psychological and physiological changes can affect sexual desire and function. When sexual problems cannot be resolved in the postpartum period, it negatively affects women’s sexual health. Health professionals have important responsibilities in avoiding or solving these problems in the postpartum period. Postpartum sexuality education should cover the topics including the effects of physical, social and hormonal changes in the body of the woman in the postpartum period on sexual life, the positions to be preferred during coitus, contraception, breastfeeding effects on sexual life and time to start postpartum sexual intercourse.

15.Menopause and sexual life: Systematic review
Fatma Aslan Demirtaş, Burcu Fırat, Nevin Sahin
doi: 10.24898/tandro.2022.54837  Pages 155 - 162
AMAÇ: Bu makale, menopozun kadın cinsel fonksiyonları üzerine etkisini içeren çalışmaların sonuçlarını değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Literatür taraması “menopoz”, “cinsellik”, “cinsel fonksiyon bozukluğu” anahtar kelimeleri kullanılarak Google Akademik, Ulusal Tez Merkezi, Ulakbim arama motorlarında 12 Kasım 2021–12 Aralık 2021 tarihleri arasında yapıldı. Menopoz ve cinsel yaşama yönelik 3101 çalışmaya ulaşıldı ve dâhil edilme kriterlerine uyan 16 araştırma çalışma kapsamında değerlendirildi.
BULGULAR: Menopoza bağlı olarak kadınlarda cinsel isteksizlik, vajinal lubrikasyonda azalma, anorgazmi, vajinismus, disporoni ve cinsel ilişki sayısında azalma gibi cinsel sorunların görüldüğü belirlenmiştir. Yaşın ilerlemesi ve cerrahi menopoza girme bu cinsel disfoksiyonların şiddetini artırmıştır.
SONUÇ: Kadınların menopoza girmesiyle birlikte somatik, ürogenital ve psikolojik değişikliklere bağlı olarak cinsel disfoksiyon görülmektedir. Cinsel disfonksiyona bağlı olarak kadınların cinsel yaşam kalitesi olumsuz etkilenmektedir.
OBJECTIVE: This article aims to evaluate the results of studies on the effect of menopause on women’s sexual functions.
MATERIALS and METHODS: The literature search was conducted using the keywords “menopause”, “sexuality”, “sexual dysfunction” in Google Scholar, National Thesis Center, Ulakbim search engines between 12 November 2021 and 12 December 2021. 3101 studies on menopause and sexual life were accessed and 16 studies meeting the inclusion criteria were evaluated within the scope of the study.
RESULTS: It has been determined that sexual dysfunctions such as hypoactive sexual desire disorder, decreased vaginal lubrication, anorgasmia, vaginismus, dysparonia and decreased number of sexual intercourse are seen in women due to menopause. Aging and surgical menopause have increased the severity of these sexual dysfunctions.

PUBLICATIONS AND CONGRESS CALENDAR OF ANDROLOGY
16.Publications and Congress Calendar of Andrology

Pages 163 - 166
Abstract |Full Text PDF

LookUs & Online Makale