Content of this journal is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.
Assisted Reproductive Technologies (ART) are widely used all over the world for couples who want to have children. Ethical debates about IVF in most countries no longer examine ART procedurally. Although IVF is used so frequently and widely, it includes some ethical concerns. In addition, with ART, parents can choose the gender and physical characteristics of their children; Homosexual individuals or single women can have children. Many different treatments such as mitochondrial replacement therapies, gamete and embryo donation, and surrogacy are possible with ART. Can we do everything that is medically and technically possible? Before making a judgment about an application that focuses on people, especially about new technologies, two basic questions must be asked: “What would happen if everyone made this application?” and “what does this practice lead to?”. In this way, we can easily see the consequences of a ethical practice in a particular field when spread to the public. Defending reproductive autonomy and the desire to have children under all conditions makes the child an object of the parents. For this reason, while developing ART, not only the reproductive freedom of individuals or the right for one to make their own decisions but also the rights of the child should be considered. In addition, biotechnologies that aim to improve and change humans attack human dignity and creation. This article aimed to discuss ART from an ethical perspective, both from a technical and social aspect.
Keywords: assisted reproductive technologies, ethics, embryo donation, surrogacy, sperm bank, three-parent babyÜremeye Yardımcı Tedavi Yöntemleri (ÜYTY) çocuk sahibi olmak isteyen çiftler için tüm Dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Hatta çoğu ülkede tüp bebek ile ilgili etik tartışmalar artık ÜYTY’i prosedürel olarak incelememektedir. Fakat yöntemin bu kadar sık ve yaygın uygulanması herhangi bir etik kaygı içermediği anlamına gelmemektedir. Ek olarak ÜYTY ile birlikte günümüzde anne-baba adayları çocuklarının cinsiyetini ve fiziksel özelliklerini dahi seçebilmekte; eş cinsel bireyler ya da bekâr kadınlar tek başına, çocuk sahibi olabilmektedir. Mitokondri değiştirme terapileri, gamet ve embriyo bağışı ve taşıyıcı annelik gibi pek çok farklı uygulama ÜYTY ile mümkün olmaktadır. Peki tıbbi ve teknik olarak mümkün olan her şeyi yapabilir miyiz? İnsanı merkeze koyan, özellikle de yeni teknolojiler ile ilgili bir uygulamada yargıya varmadan önce iki temel soru muhakkak sorulmalıdır: “Herkes bu uygulamayı yaparsa ne olur?” ve “bu uygulama nelere yol açar?”. Böylece özel bir alan ile ilgili olarak insanoğluna ahlaki gelen bir uygulamanın genele yayılması durumunda nelere yol açabileceği kolaylıkla görülebilir. Sınırsız bir üreme ve çocuk sahibi olma arzusunun her koşulda hak görülmesi çocuğu ebeveynlerin nesnesi haline getirmektedir. Bu nedenle ÜYTY geliştirilirken sadece bireylerin üreme özgürlüğü ya da kendi bedeni üzerinde söz sahibi olma hakkı değil, doğacak çocuğun hakları da düşünülmelidir. Ayrıca insanı geliştirmeyi ve değiştirmeyi hedef edinen biyoteknolojiler insanlık şerefine (human dignity) ve yaradılışına saldırmaktadır. Bu makalenin amacı ÜYTY’i hem teknik açıdan hem de diğer sosyal yönleriyle etik perspektifinden tartışmaktır.
Anahtar Kelimeler: üremeye yardımcı tedavi yöntemleri, etik, embriyo bağışı, taşıyıcı annelik, sperm bankası, üç ebeveynli bebek