e-ISSN 2587-2524
Cilt : 20 Sayı : 2 Yıl :

Dizinler

Bu derginin içeriği Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı kapsamında lisanslanmıştır.

Androloji Bülteni - : 20 (2)
Cilt: 20  Sayı: 2 - 2018
1.
Kapak
Cover

Sayfa I

2.
Yayın Kurulu
Editorial Board

Sayfa II
TÜRK ANDROLOJİ DERNEĞİ ADINA SAHİBİ / Owner on Behalf of the Turkish Society of Andrology
Prof. Dr. Mustafa F. Usta

YÖNETİM KURULU / Board of Directors
Ateş Kadıoğlu (Onursal Başkan)
Mustafa F. Usta (Başkan)
Barış Altay (Genel Sekreter)
Memduh Aydın (Sayman)
Ramazan Aşcı (Üye)
İrfan Orhan (Üye)
Ali Atan (Üye)
Abdullah Armağan (Üye)

EDİTÖR / Editor-in-Chief
Doç. Dr. Ahmet Gökçe

YARDIMCI EDİTÖR / Associate Editor
Doç. Dr. Cüneyt Adayener

YAYIN TÜRÜ / Publication Category
Süreli Yayın

YÖNETİM YERİ/ Executive Office
Türk Androloji Derneği

YAYIN HİZMETLERİ / Publishing Services
BAYT Bilimsel Araştırmalar Basın Yayın ve Tanıtım Ltd. Şti.

3.
Danışma Kurulu
Reviewers

Sayfa III

BAŞKANDAN MESAJ
4.
Başkan' dan
From The President

Sayfa IV
Değerli Meslektaşlarım,

Dergimizin 2018 yılı ikinci sayısında değerli meslektaşlarımız tarafından güncel literatür rehberliğinde hazırlanmış Androloji ile ilgili makale ve derlemeleri sizlere sunmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Yaz aylarının başlaması ile birlikte kongre ve toplantılara verilen ara nedeni ile güncel bilginin takibi açısından, dergimizin sizlere yardımcı olacağını umut ediyorum. 2018 yılında Türk Androloji Derneği bilimsel faaliyetleri kapsamında; 11-13 Mayıs 2018 tarihlerinde Bodrum’da ‘Güncel Androloji Sempozyumu’ toplantısı yapılmış, bu toplantıda yaklaşık 450 meslektaşımızın katılımı ve ulusal-uluslararası konuşmacıların katkısı ile oldukça verimli bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıdan hemen sonra, 1-2 Haziran 2018 tarihlerinde Portekiz’in Porto kentinde Portekiz Androloji Derneği, Türk Androloji Derneği ve ESAU (EAU Section of Andrological Urology) tarafından ortaklaşa düzenlenen toplantıda; ülkemizden yaklaşık 45 meslektaşımızın katılımı ile uluslararası alanda oldukça verimli bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Ek olarak, sözü edilen bilimsel aktivite sırasında düzenlenen ESAU Board toplantısında; yabancı meslektaşlarımız ile yapılan değerlendirmeler sonucunda; bir sonraki ESAU ortak toplantısının EAU 2019-Barselona yıllık toplantısı içinde gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır. Ek olarak, 2019 akademik yılı içinde, ‘Türk Androloji Kongresi’nin 18-21 Nisan 2019 tarihlerinde; ülkemizin en güzel bölgelerinden birisi olan Sarıgerme’de yapılması kararlaştırılmıştır.
Tüm bunların dışında, derneğimizin bilimsel anlamda uluslararası ortak toplantı düzenleme konusundaki yaklaşımlarından bir diğeri de; SMS-NA (Sexual Medicine Society of North America) derneğinin 8-11 Kasım 2018 tarihinde düzenleyeceği toplantıya yapacağı katılımdır.
Androloji’ye gönül vermiş tüm meslektaşlarımız ile sözü edilen bilimsel toplantılarda ve diğer tüm yerel bilimsel faaliyetlerde birlikte olmayı, ayrıca tüm üyelerimize aileleri ile çok güzel bir yaz dönemi geçirmesini diliyorum.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Mustafa Faruk Usta
Türk Androloji Derneği Başkanı

EDİTÖR KÖŞESİ
5.
Editör' den
From The Editor

Sayfa V
Değerli Meslektaşlarım,

Dergimizin yeni sayısı ile sizlere merhaba diyoruz. Dergimizin bu sayısında yine zevkle okuyacağınız çok kaliteli araştırma makaleleri ve en güncel bilgileri içeren doyurucu derlemeler sizlerin beğenisine sunulmakta.
Bu sayının araştırma makaleleri bölümünde güncel bir konu olan radikal prostatektomi sonrası erektil fonksiyon açısından robotik cerrahi ile açık cerrahinin karşılaştırılması Çimen ve arkadaşları tarafından ele alınırken, açık radikal retropubik prostatektomi sonrası inflatabl penil protez rezervuarının penoskrotal transvers insizyon ile Retzius alanına güvenle yerleştirilebileceği Bolat ve arkadaşları tarafından ele alınıyor. Yine bu bölümde nonpalpabl testislerin orşiopeksisi sırasında prosesus vaginalisin diseke edilmesi ve yüksek ligasyon yapılması Sönmez ve arkadaşları tarafından dikkatinize sunulmakta.
Derleme makaleler bölümünde rekürren varikosel tanı ve tedavisi Karakeçi ve Orhan tarafından ele alınırken, fosfodiesteraz tip-5 inhibitörlerinin semen parametrelerine etkisi Kızılay ve Altay tarafından güncel literatür eşliğinde özetleniyor. Bu bölümde son olarak infertil bireylerde stres ve stresle başa çıkma yaklaşımları Kaplan tarafından irdeleniyor.

Güzel bir yaz dileklerimizle.

Doç. Dr. Ahmet GÖKÇE
Editör

İÇİNDEKİLER
6.
İçindekiler
Contents

Sayfa VI
ARAŞTIRMA YAZILARI | ORIGINAL ARTICLES

35 Radikal prostatektomi sonrası erektil fonksiyon açısından robotik cerrahi ile açık cerrahinin karşılaştırılması
Comparison of robotic surgery and open surgery for erectile function after radical prostatectomy
Hacı İbrahim Çimen, Hacı Can Direk, Fikret Halis, Osman Köse, Ahmet Gökçe, Hasan Salih Sağlam

39 Açık radikal retropubik prostatektomi sonrası inflatable penil protez rezervuarı, penoskrotal transvers insizyon ile Retzius alanına güvenle yerleştirilebilir
The inflatable penile prosthesis reservoir can be safely placed in the space of retzius after open radical retropubic prostatectomy through a penoscrotal transverse incision
Mustafa Suat Bolat, Mehmet Özen, Önder Çınar, Recep Büyükalpelli, Ramazan Aşçı

45 Nonpalpabl testislerin orşiopeksisi sırasında prosesus vaginalis diseke edilmeli ve yüksek ligasyon yapılmalıdır
During orchiopexy of the nonpalpable testis, the processus vaginalis should be dissected and high ligation performed
Kaan Sönmez, Ramazan Karabulut, Zafer Türkyılmaz, Abdullah Can Başaklar

DERLEME | REVIEW

49 Rekürren varikosel tanı ve tedavisi
Diagnosis and treatment of recurrent varicocele
Ahmet Karakeçi, İrfan Orhan

54 Fosfodiesteraz Tip-5 inhibitörlerinin semen parametrelerine etkisi
Effect of phosphodiesterase Type-5 inhibitors on semen parameters
Fuat Kızılay, Barış Altay

61 İnfertil bireylerde stres ve stresle başa çıkma yaklaşımları
Approaches to coping with stress and stress in infertile individuals
Ece Kaplan

65 TÜRKİYE’DEKİ ANDROLOJİ YAYINLARI | ANDROLOGY PUBLICATIONS IN TURKEY

68 KONGRE TAKVİMİ | CONGRESS CALENDAR

KLINIK ARAŞTIRMA MAKALESI
7.
Radikal prostatektomi sonrası erektil fonksiyon açısından robotik cerrahi ile açık cerrahinin karşılaştırılması
Comparison of robotic surgery and open surgery for erectile function after radical prostatectomy
Hacı İbrahim Çimen, Hacı Can Direk, Fikret Halis, Osman Köse, Ahmet Gökçe, Hasan Salih Sağlam
doi: 10.24898/tandro.2018.70783  Sayfalar 35 - 38
AMAÇ: Prostat kanseri (PCa) nedeniyle kliniğimizde radikal prostatektomi uygulanan vakaları erektil fonksiyon açısından değerlendirmek ve uygulanan cerrahi teknikleri karşılaştırmaktır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Ekim 2012 – Şubat 2018 yılları arasında kliniğimizde radikal prostatektomi operasyonu uygulanan hastaların verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Hastalar uygulanan cerrahi tekniğe göre iki gruba ayrıldı (Grup 1: açık, Grup 2: robotik). Erektil fonksiyonu değerlendirmek için hastalardan postoperatif 1., 6. ve 12. aylarda Uluslararası Erektil Fonksiyon İndeksi-5 (IIEF-EF) formunu doldurması istendi. IIEF-5 skoru >21 olan hastalar potent olarak kabul edildi. Gruplar postoperatif ereksiyon fonksiyonları açısından karşılaştırıldı.
BULGULAR: Ortalama hasta yaşı 64,6±5,94 (50–79), ortalama prostat spesifik antijen (PSA) değeri 10,9±9,2 ng/dL olarak bulundu. Gruplar arasında yaş, PSA, preoperatif ve postoperatif gleason skoru, patolojik evre, nörovasküler demet korunma oranı, cerrahi sınır pozitiflik oranı ve preoperatif erektil fonksiyon açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. Postoperatif potens oranı açısından açık ve robotik cerrahi arasında postoperatif 1., 6. ve 12. aylarda anlamlı bir farklılık bulunmamıştır.
SONUÇ: Prostat kanseri nedeniyle cerrahi olarak tedavi edilen olgularda postoperatif erektil fonksiyonun korunması açısından, robotik cerrahi ile açık cerrahi benzer sonuçlara sahiptir.
OBJECTIVE: To evaluate the patients who underwent radical prostatectomy in our clinic for the treatment of prostate cancer in terms of erectile function, and to compare them according to the applied surgical technique.
MATRERIAL and METHODS: We reviewed the medical records of the patients who underwent radical prostatectomy between October 2012 and February 2018 retrospectively. The patients were divided into two groups according to the applied surgical technique (Group 1: open, Group 2: robotic). To evaluate the erectile function, patients were requested to fill out the International Index of Erectile Function- Erectile Function-5 (IIEF-5) at postoperative 1st, 6th and 12th months. Patients with IIEF-5 score >21 were considered as potent. Groups were compared in terms of postoperative erectile function.
RESULTS: Mean age was 64.6±5.94 (50–79) years, mean prostate specific antigen (PSA) was 10.9±9.2 ng/dl. There were no statistically difference between compared groups in terms of age, PSA, preoperative and postoperative Gleason score, pathological stage, neurovascular bundle protection, positive surgical margin and preoperative erectile function. There were no statistical significant in terms of erectile function between robotic and open surgery techniques on the 1st, 6th and 12th month postoperatively.
CONCLUSION: Robotic surgery has achieved similar outcomes to open surgery in terms of erectile function for the surgical treatment of prostate cancer.

8.
Açık radikal retropubik prostatektomi sonrası inflatable penil protez rezervuarı, penoskrotal transvers insizyon ile Retzius alanına güvenle yerleştirilebilir
The inflatable penile prosthesis reservoir can be safely placed in the space of retzius after open radical retropubic prostatectomy through a penoscrotal transverse incision
Mustafa Suat Bolat, Mehmet Özen, Önder Cinar, Recep Büyükalpelli, Ramazan Aşçı
doi: 10.24898/tandro.2018.36025  Sayfalar 39 - 44
AMAÇ: Şişirilebilir üç parçalı IPP (3pIPP) rezervuarının rutin uygulamada yerleştirildiği bölge transversalis fasyasının altındaki Retzius alanıdır. Geçirilmiş majör pelvik cerrahiden sonra fibrozis gelişmesi olasılığı, Retzius boşluğuna penil protez rezervuarının yerleştirilmesini zorlaştırabilir. Penoskrotal transvers insizyon ile penil protez rezervuarının Retzius boşluğuna yerleştirilmesi ile ilgili olası komplikasyonları ve güvenlik kaygılarını ele almak amacıyla deneyimlerimizi gözden geçirdik.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: 2010–2017 yılları arasında transvers skrotal kesi ile 3pIPP implantasyonu yapılan 122 hastanın 39’unda lokalize prostat kanseri (PKa) nedeniyle açık retropubik radikal prostatektomi öyküsü mevcuttu (ARRP grubu). ARRP grubundaki hastaların 7’sine AMS LGX, 18’ine AMS 700 CX ve 14’üne Coloplast TITAN protez, radikal prostatektomi ve pelvik cerrahi öyküsü olmayan Non-ARRP grubu olarak belirlenen 83 olgunun 6’sına AMS LGX, 19’una AMS 700 CX ve 58’ine Coloplast TITAN protez yerleştirildi. Yerel etik kurul onayı alındıktan sonra grupların demografik özellikleri intraoperatif bulguları, postoperatif izlem verileri karşılaştırıldı.
BULGULAR: ARRP ve Non-ARRP grubunun yaş ortalamaları sırasıyla 62,2±6,5 yıl ve 58,6±9,5 yıl idi (p=0,06). Sırasıyla ARRP ve Non-ARRP gruplarında ortalama cerrahi süreleri 57,2±11,3 ve 56,7±5,3 dakika (p=0,32); ortalama izleme süreleri ise 58,7±36,9 ve 50,1±27,5 ay idi (p=0,33). Toplam 58 aylık ortalama takip süresince ARRP grubunda birer olguda mekanik bozukluk (%2,6) ve protez enfeksiyonu (%2,6) gelişti. Non-ARRP grubunda ortalama 56 aylık takiplerde bir olguda inguinal herni gelişimine bağlı rezervuar dislokasyonu (%2,6); 3 olguda mekanik bozukluk (%3,6) ve bir olguda ise protez enfeksiyonu (%1,2) gözlendi. İPP implantasyonundan memnuniyet oranları ARRP ve Non-ARRP gruplarında sırasıyla 86,8±11,3 ve 85,8±12,2 idi (p=0,91).
SONUÇ: Açık radikal prostatektomi öyküsü olan hastalarda, penoskrotal insizyonla üç parçalı penil protez ve rezervuarı retropubik Retzius boşluğuna düşük komplikasyon oranlarıyla ve yüksek tedavi memnuniyet oranları ile güvenle yerleştirilebilir. Nadiren gerekse de ektopik rezervuar yerleştirilmesi alternatif bir prosedür olarak akılda tutulmalı ve cerrahi sırasında bu aparat yedek olarak bulundurulmalıdır.
OBJECTIVE: The traditional placement area of three-pieces inflatable penile prosthesis (3pIPP) reservoir is the space of Retzius (SOR) below the transversalis fascia. Likelihood of developing of fibrosis after previous pelvic surgery may be a challenging factor that can make difficult to place reservoir in the SOR. We reviewed our experience to address potential complications and safety concerns regarding the placement of the penile prosthesis reservoir in the SOR using transverse scrotal incision.
MATRERIAL and METHODS: Of the 122 consecutive patients underwent 3pIPP placement from 2010 to 2017, 39 had a history of open radical retropubic prostatectomy (ORRP) for localized prostate cancer (PCa) (ORRP group). Of these patients, 7 were placed MS-LGX, 18 were placed AMS-700 CX, and 14 were placed Coloplast Titan device using penoscrotal incision. Eighty-three patients had no history of ORRP (Non-ORRP group). Six patients were placed MSLGX, 19 were placed AMS-700 CX, and 58 were placed Coloplast Titan device using penoscrotal incision. The groups were compared in terms of demographic characteristics, intraoperative findings, and postoperative follow-up data.
RESULTS: The mean ages of the ORRP and Non-ORRP groups were 62.2±6.5 and 58.6±9.5 (p=0.06); the mean surgery times were 57.2±11.3 and 56.7±5.3 min (p=0.32); the mean follow-up periods were 58.7±36.9 and 50.1±27.5 months (p=0.33), respectively. Mechanical failure in one patient (2.6%) and prosthesis infection in one patient (2.6%) was observed in the ORRP group. In the Non-ORRP group, reservoir dislocation due to inguinal hernia in a patient (2.6%), mechanical failure in three patients (3.6%), and prosthesis infection in a patient (1.2%) was observed. The mean postoperative treatment satisfaction rates (EDITS) were 86.8±11.3 and 85.8±12.2 in ORRP and Non-ORRP groups, respectively (p=0.91).
CONCLUSION: With low complication rates, 3pIPP with its reservoir can safely be placed in patients with a history of open radical prostatectomy using penoscrotal incision. Rarely, ectopic reservoir placement is required, and this apparatus should be available at the time of surgery.

9.
Nonpalpabl testislerin orşiopeksisi sırasında prosesus vaginalis diseke edilmeli ve yüksek ligasyon yapılmalıdır
During orchiopexy of the nonpalpable testis, the processus vaginalis should be dissected and high ligation performed
Kaan Sönmez, Ramazan Karabulut, Zafer Türkyılmaz, Abdullah Can Başaklar
doi: 10.24898/tandro.2018.63935  Sayfalar 45 - 48
AMAÇ: İnmemiş testisli hastalarda patent prosesus vaginalis (PPV) ve fıtık birlikteliği ile ilgili veriler tartışmalıdır. Bazı pediatrik cerrah ve özellikle ürologlar PV’ye inmemiş testis ameliyatı sırasında dokunmazken, çoğunlukla fıtık oluşumunu önlemek ve etkin bir orşiopeksi sonucu elde etmek için PV’yi disseke ederek yüksek ligasyon yaparlar. Bu çalışma, özellikle palpe edilemeyen inmemiş testisli olguların tedavisi sırasında PV disseksiyonu ve yüksek ligasyonun önemini vurgulamak için yapılmıştır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Çalışmaya alınan 64 nonpalpabl testis (NPT) olgusunun klinik bulguları ve cerrahi prosedürleri geriye dönük olarak incelendi.
BULGULAR: Ortalama hasta yaşı 2,6 (1,0–12,5) yıl olarak bulundu. Sağ ve sol NPT sırasıyla 45 ve 19 hastada tespit edildi. Abdomino-skrotal ultrasonografide 11 hastada testis görüntülenemezken, dokuz hastada atrofik olarak saptandı. Dokuz hastada kasık şişliği bir ebeveyn tarafından vurgulanırken, 25 hastada inguinoskrotal muayene sırasında ipek belirtisi işareti veya PPV saptandı. Tüm hastalarda inmemiş testis ameliyatı inguinal yaklaşımla gerçekleştirildi. Operasyon sırasında ingunial kanal açıldı ve vakaların 45’inde iç ring nomalden geniş çapta (>2,5 cm) ve inguinal tabanın bu genişliğe bağlı zayıf olduğu görüldü. Ayrıca testis iç ringden inguinal kanala doğru çekildiğinde testisin PV içinde izlenimi verdiği ve PV’nin çok ince ve frajil olduğu görüldü. Tüm hastalara PV disseksiyonu ve yüksek ligasyon uygulandı. Hastalarımızın ikisinde kademeli orşiopeksi gerekirken, 18’inde Prentiss manevrası ile, diğer vakalarda da normal prosedür ile skrotumda subdartos poş hazırlanarak orşiopeksi tamamlanmıştır. Ameliyat sonrası skrotal ödem altı, yara enfeksiyonu üç hastada tespit edildi. İzlemde iki vakada testiküler atrofi, dört vakada da nüks inmemiş testis tespit edildi. Hiçbir hastamızda takip sırasında inguinal fıtık gelişmezken, tüm operasyonlar günübirlik olarak gerçekleştirildi.
SONUÇ: PV’nin disseksiyon ve yüksek ligasyonu başarılı orşiopeksi ve kasık fıtığının önlenmesi için palpe edilemeyen ve inmemiş testisli hastalarda etkili bir yöntemdir.
OBJECTIVE: Data on the prevalence of patent processus vaginalis (PPV) and hernia in patients with cryptorchidism are controversial. While some pediatric surgeons do not dissect the PV, most prefer to do so to prevent hernia formation, and to achieve an effective orchiopexy outcome. This study was performed to evaluate the importance of dissection and high ligation of the processus vaginalis (PV) during treatment of undescended testis (UT).
MATRERIAL and METHODS: The clinical findings and surgical procedures of 64 patients with UT were retrospectively investigated.
RESULTS: The mean patient age was 2.6 (range, 1.0–12.5) years. Nonpalpable testes (NPT) were located on the right and left side in 45 and 19 patients, respectively. Ultrasonography revealed no testis in 11 patients, and an atrophic testis in 9 patients. Nine patients had a parent with an inguinal hernia, and the silk sign or a patent PV was detected during inguinoscrotal examination in 25 patients. UT repairs were performed by an inguinal approach in all patients. The inguinal canal was opened in all patients; 45 patients had a wider-than-normal internal ring (>2.5 cm), and the posterior wall of the inguinal canal was consequently weakened. Two-stage orchiopexy was performed in 2 patients, and 18 underwent the Prentiss maneuver. In the remaining patients, the dissection was easily performed and the testes were reduced without any difficulty. Scrotal edema and wound infection occurred in 6 and 3 patients, respectively. Two patients presented with an atrophic testis, and four had recurrent UT. Inguinal hernia was not observed in any of the patients during the study period, and all procedures were performed on an outpatient basis.
CONCLUSION: High ligation of the PV is an effective method for successful orchiopexy, and prevention of inguinal hernia in patients with NPT and UT.

DERLEME
10.
Rekürren varikosel tanı ve tedavisi
Diagnosis and treatment of recurrent varicocele
Ahmet Karakeçi, İrfan Orhan
doi: 10.24898/tandro.2018.46873  Sayfalar 49 - 53
Erkek infertilitesinin en sık düzeltilebilir patolojisi olan varikosel tedavisi sonrası saptanabilecek önemli komplikasyonlarından biri rekürren varikoseldir. Saptanmasında pek çok parametrenin etkili olduğu rekürren varikosel, %1–35 oranlarında saptanabilmektedir. Değerlendirilme, tanı ve tedavi yöntemleri standart olarak kılavuzlarda ortaya konulmamış olmasına rağmen rekürren varikoseldeki algoritmik yaklaşım, çeşitli çalışmalarda standart olarak önerilmektedir. Bu derlemede varikosel etyolojisi, tanısı, tedavisi ve prognostik faktörleri kılavuzlar ve literatür eşliğinde tartışılmıştır.
Recurrent varicocele is one of the most important complications after treatment of varicocele which is the most common treatable pathology in male infertility. Detection rate of recurrent varicocele is 1–35%, and many parameters are involved in the diagnosis. Even though not listed as a standard in the guidelines, evaluation, diagnosis, and treatment algorithm of recurrent varicocele is described and recommended in many studies. In this review, aetiology, diagnosis, treatment, and prognostic factors of varicocele is discussed in the light of current literature.

11.
Fosfodiesteraz Tip-5 inhibitörlerinin semen parametrelerine etkisi
Effect of phosphodiesterase Type-5 inhibitors on semen parameters
Fuat Kızılay, Barış Altay
doi: 10.24898/tandro.2018.45467  Sayfalar 54 - 60
Bu derlemede, fosfodiesteraz inhibitörlerinin (PDEİ) semen parametreleri üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Literatürde, erektil disfonksiyon tedavisi için yaygın kullanılan PDEİ’nin semen parametreleri üzerinde de önemli etkileri olduğunu gösteren çok sayıda çalışma mevcuttur ve PDEİ bu etkilerini farklı yolaklar üzerinden göstermektedir. Deneysel çalışmalarda, genital sistemin birçok farklı organında PDE ekspresyonu gösterilmiştir. Bu ajanların uygulama dozu ve süresi de etkinlik için belirleyicidir. Örneğin, bir uzun etkili oral PDEİ olan tadalafilin terapötik dozda kullanımının semen parametrelerinde olumlu etkileri olduğu, ancak yüksek dozda uzun süre kullanımının olumsuz etkileri olduğu bildirilmiştir. PDEİ’ler, testiste, özellikle lamina propriada yol açtıkları histopatolojik değişikliklerle spermatogenez üzerinde etki gösterebilir. PDEİ’lerinin sperm motilitesi üzerinde de etkileri olabilir ve bu etkiler, pentoksifilin gibi non-spesifik PDEİ’ler ile de görülebilir; otokrin ve parakrin mekanizmalarla Leydig hücreleri üzerinden testosteron sentezi üzerinde de etki gösterebilir; androjen-bağlayıcı protein üzerinden Sertoli hücrelerine etki ederek sekretuar fonksiyonları arttırabilir. Semen hacmi, motil spermatozoa yüzdesi, sperm konsantrasyonu ve sperm morfolojisi, kronik PDEİ kullanımı ile birlikte artmaktadır. Sonuçta, oral PDEİ’lerin, uygun kullanıldığında, infertil erkeklerin semen parametrelerine olumlu etki yapmaları beklenmektedir.
In this review, it is aimed to evaluate the effects of phosphodiesterase inhibitors (PDEI) on semen parameters. There are numerous studies in the literature that show that PDEIs, which are widely-used for the treatment of erectile dysfunction, have also important effects on semen parameters and they exhibit these effects by different pathways. In experimental studies, PDE expressions have been demonstrated in various organs of the genital system. The dose and the duration of these agents also determines their effectiveness. For example, it has been reported that the use of a long-acting oral PDEI, tadalafil, has positive effects on semen parameters in a therapeutic dose, but has a negative impact on long-term use at high doses. PDEIs may have effects on spermatogenesis, caused by histopathological changes in the testes especially those in the lamina propria. PDEIs may also have effects on sperm motility, and these effects may also be seen with non-specific PDEIs such as pentoxifylline. They may also act on testosterone synthesis via Leydig cells with autocrine and paracrine mechanisms. They may increase secretory functions by acting on Sertoli cells through androgen-binding protein. Semen volume, motile spermatozoa percentage, sperm concentration, and sperm morphology increase with the use of chronic PDEI. In conclusion, the oral PDEIs, when used appropriately, are expected to make a positive impact on semen parameters of infertile men.

12.
İnfertil bireylerde stres ve stresle başa çıkma yaklaşımları
Approaches to coping with stress and stress in infertile individuals
Ece Kaplan
doi: 10.24898/tandro.2018.24993  Sayfalar 61 - 64
Son yıllarda, dünyada ve ülkemizde çiftlerde infertilite oranının arttığı görülmektedir. Bununla beraber, infertilite çocuk sahibi olamama problemi ile birlikte pek çok yönden çiftleri olumsuz etkileyen bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Birçok çiftin infertiliteyi yaşamlarının en önemli krizi olarak gördükleri ve bu süreçte stres, depresyon ve anksiyete yaşadıkları literatürde kanıtlanmıştır. Özellikle kadınlar için çocuk sahibi olmanın toplumsal statüsünün belirleyici olması, doğurganlık problemlerinden dolayı sosyal damgalama ile karşı karşıya kalması yüksek stres yaratan bir durumdur. İnfertilite dolayısıyla, hamilelik, loğusalık gibi anneliğe ilişkin duyguların yaşanamaması, doğuramama duygusu ve genetik devamlılığı sağlayamama gibi nedenler, yüksek düzeyde anksiyete ve strese sebep olmaktadır. Tüm bunlar göz önüne alındığında infertilitenin strese neden olduğu görülmektedir. Bu derlemede son yıllarda sıklıkla karşımıza çıkan infertil bireylerde yaşanan stres ve stresle başa çıkma yaklaşımlarının gösterilmesi amaçlanmıştır.
In recent years, the rate of infertility in the world and in our country seems to increase. However, infertility is confronted as a situation that negatively affects the couples in many ways besides the problem of not having children. It has been proven that for many of them infertility is the most important crisis of their lives, and that they experience stress, depression and anxiety in this process. Especially the fact that for women, having a child is decisive for their social status, and they face social stigma due to fertility problems, it is a stressful situation for them. Due to infertility, loss of maternal feelings such as pregnancy and the experience of postpartum period, or inability to provide fertility and genetic continuity cause high level of anxiety and stress. Considering all these factors, it can be concluded that infertility causes stress. In this review, it is aimed to determine the stress and demonstrate the approaches to cope with stress in infertile individuals which is frequently confronted in recent years.

ANDROLOJİ YAYINLARI VE KONGRE TAKVİMİ
13.
Türkiye’deki Androloji Yayınları
Andrology Publıcatıons In Turkey

Sayfalar 65 - 68
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale