e-ISSN 2587-2524
Cilt : 26 Sayı : 2 Yıl :

Dizinler

Bu derginin içeriği Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı kapsamında lisanslanmıştır.

Androloji Bülteni - : 26 (2)
Cilt: 26  Sayı: 2 - 2024
1. 
Kapak
Cover

Sayfa I

2. 
Danışma Kurulu
Reviewers

Sayfalar II - III

3. 
Başkan'dan
From the President

Sayfa IV

4. 
Editör'den
From the Editor

Sayfa V

5. 
İçindekiler
Contents

Sayfa VI

ORIJINAL ARAŞTIRMA
6. 
Düşük yoğunluklu ekstrakorporeal şok dalga tedavisinin erektil disfonksiyon ve alt üriner sistem semptomları olan hastalardaki etkinliği
Efficacy of low-intensity extracorporeal shockwave therapy in patients with erectile dysfunction and lower urinary tract symptoms
Gökhan Çil, Kazım Doğan
doi: 10.24898/tandro.2024.59375  Sayfalar 83 - 87
AMAÇ: Çalışmamızda benign prostat hiperplazisine (BPH) sekonder alt üriner sistem semptomları (AÜSS) ile birlikte erektil disfonksiyonu (ED) olan hastalarda düşük yoğunluklu şok dalgası tedavisi’nin (LISWT) etkinliğini araştırmayı amaçladık.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Ocak 2023 ile Ağustos 2023 tarihleri arasında, AÜSS ve eş zamanlı ED semptomları olan 50 yaş üzeri 100 hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Uluslararası Prostat Semptom Skoru (IPSS toplam, miksiyon, depolama, ) ve Uluslararası Erektil İşlev Formu (IIEF) kullanılarak AÜSS ve erektil fonksiyon değerlendirildi. Tedavi öncesi demografik ve klinik özellikler kaydedildi. Hastalar, LI-SWT tedavisinden sonra iki ay süresince değerlendirildi ve sonuçlar tedavi öncesi değerlerle karşılaştırıldı.
BULGULAR: Yaş ortalaması 57,82±4,30 yıl ve ortalama prostat spesifik antijen (PSA) değeri 1,598±0,53 ng/ml olan toplam 100 hastanın verileri incelendi. Hastaların ortalama prostat volümü ve post voidal rezidü idrar miktarı sırasıyla 48,03±9,19 cm3 ve 41,50±13,3 ml idi. LI-SWT öncesi ve LI-SWT sonrası 2. ayda ortalama Qmax değerleri sırasıyla 11,60±1,98 ml/sn ve 11,79±1,95 ml/sn (p=0,479) olarak bulundu. LI-SWT öncesi ve LI-SWT sonrası 2. ayda ortalama IPSS değerleri sırasıyla 19,98±4,55 ve 19,44±4,17’idi (p=0,015). LI-SWT öncesi ve LI-SWT sonrası 2. ayda ortalama miksiyon alt skoru değerleri sırasıyla 11,71±3,23 ve 11,62±2,79 (p=0,603) olarak bulundu. LI-SWT öncesi ve LI-SWT sonrası 2. ayda ortalama depolama alt skoru değerleri sırasıyla 8,27±3,25 ve 7,82±2,76’idi (p=0,009). LI-SWT öncesi ve LI-SWT sonrası 2. ayda ortalama IPSS yaşam kalitesi endeksi (QoL) değerleri sırasıyla 4,01±1,27 ve 3,73±0,96’idi (p=0,005). LI-SWT öncesi ve LI-SWT sonrası 2. ayda ortalama IIEF skorları sırasıyla 20,41±2,45 ve 21,04±2,22’idi (p=0,001).
SONUÇ: Çalışmamız, LI-SWT’nin hem BPH’a sekonder gelişen AÜSS tedavisinde hem de hafif-orta şiddetli vaskülojenik ED tedavisinde fayda sağlayabileceğini gösterdi.

7. 
Meme kanserli kadınların cinsel sorunlarına yönelik PLISSIT model doğrultusunda verilen cinsel eğitimin etkinliği
The effectiveness of sexual education provided in line with PLISSIT model for sexual problems of women with breast cancer
Gözde Güdek, Sema Yılmaz
doi: 10.24898/tandro.2024.28000  Sayfalar 88 - 98
AMAÇ: Araştırma meme kanseri tanısı konulan kadınların cinsel sorunlarına yönelik PLISSIT model doğrultusunda yapılan cinsel eğitimin cinsel sorunlar üzerindeki etkinliğini belirlemek amacıyla yapılmıştır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Randomize kontrollü bu çalışma; meme kanseri tanılı, cinsel disfonksiyonu olan 66 kadın (Çalışma Grubu=32, Kontrol Grubu=34) ile gerçekleştirilmiştir. Veriler; Haziran-Aralık 2021’de, katılımcılarla iki kez görüşme sağlanarak “Tanıtıcı Bilgi Formu”, “Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği (ASEX)”, “Kadın Cinsel İşlev Ölçeği (FSFI)” ve “Cinsel Uyum ve Beden İmajı Ölçeği (CUBİÖ)” kullanılarak toplanmıştır. Ayrıca çalışma grubuna PLISSIT model doğrultusunda hazırlanan “Sağlıklı Cinsel Yaşam Eğitim Broşürü ve Sunumu” eşliğinde eğitim verilmiştir.
BULGULAR: Katılımcılar sosyodemografik, obstetrik, cinsel yaşam, tanı- tedaviye ilişkin özellikler bakımından değerlendirildiğinde gruplar istatistiksel olarak benzer bulunmuştur (p>0,05). Çalışma ve kontrol grubundaki kadınların FSFI ve CUBİÖ ilk değerlendirme puanları benzerdir (p>0,05). Çalışma grubuna verilen eğitim sonrası; katılımcıların FSFI ilk (6,26±1,39) ve son (8,17±1,35) değerlendirme puanları arasında olumlu yönde fark saptanmıştır (p<0,000). Cinsel uyum ve beden imajı ölçeği puanları incelendiğinde ise katılımcıların cinsel fonksiyonlar üzerine etkisi alt boyut ilk (-0,99±0,51) ve son (-0,65±0,51) değerlendirme puanları arasında olumlu yönde (p=0,002); sonraki beden imajı alt boyut ilk (4,27±0,43) ve son (3,91±0,63) değerlendirme puanları arasında olumsuz (p<0,001) yönde farklılık olduğu belirlenmiş olup, diğer alt boyutlarda anlamlı fark saptanmamıştır (p>0,05).
SONUÇ: Çalışma sonucunda; PLISSIT model doğrultusunda verilen cinsel eğitim sonrası çalışma grubundaki kadınların FSFI puanlarının arttığı; CUBİÖ cinsel fonksiyonlar üzerine etkisi alt boyut puanının arttığı, sonraki beden imajı alt boyut puanının azaldığı saptanmıştır. Sonuç olarak; meme kanserli kadınlara verilen sağlık hizmeti kapsamına PLISSIT modele dayalı cinsel eğitimin entegre edilmesinin cinsel sağlık üzerine olumlu etkileri olduğu görülmüştür.

8. 
Üriner inkontinanslı kadınlarda cinsel fonksiyonların ve umutsuzluk düzeylerinin incelenmesi
Investigation of sexual functions and levels of hopelessness in women with urinary incontinence
Demet Güney, Sukran Ertekin Pınar
doi: 10.24898/tandro.2024.65471  Sayfalar 99 - 107
AMAÇ: Araştırma üriner inkontinans tanısı alan kadınlarda cinsel fonksiyonların ve umutsuzluk düzeylerinin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Tanımlayıcı araştırmanın örneklemini Türkiye’de Karadeniz bölgesinde yer alan bir Eğitim Araştırma Hastanesi Kadın Doğum Servisi’ne yatışı yapılan 111 kadın oluşturmuştur. Veriler Kişisel Bilgi Formu, Pelvik Organ Prolapsusu/İdrar İnkontinansı Cinsel Fonksiyon Soru Formu (PISQ-12) ve Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ) ile toplanmıştır.
BULGULAR: Cinsel fonksiyon açısından en düşük puan emosyonel (5,39±4,19), daha sonra eş ile ilgili (9,60±2,17) ve fiziksel davranış (17,12±3,28) alanı ile ilgilidir. Beck umutsuzluk ölçeği puan ortalaması 6,01±4,41’dir. PISQ-12 alt alanlarından emosyonel (r=-0,359; p=0,001), fiziksel davranış (r=-0,364; p=0,001) ve PISQ-12 toplam puan (r=-0,499; p=0,001) ile BUÖ puanları arasında negatif yönlü orta düzeyde istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmıştır. Yaş, eğitim, çalışma durumu, aile tipi ve ilaç kullanma durumu, menopoza girme, doğum sayısı ve cinsel ilişkide idrar kaçırma durumuna göre kadınların PISQ-12 toplam puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p<0,05). Ayrıca yaş, eğitim, menopoza girme, doğum sayısı ve cinsel ilişkide idrar kaçırma durumlarına göre de BUÖ puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmuştur (p<0,05).
SONUÇ: Kadınlarda en çok etkilenen cinsel fonksiyon alanı emosyonel alandır. Genel olarak cinsel fonksiyonlarında daha az bozulma saptanmakla beraber, umutsuzluk düzeyleri ortalama değerin altında ve düşük düzeydedir. Umutsuzluk düzeyleri arttıkça üriner inkontinansın emosyonel ve fiziksel davranışa yönelik cinsel aktivite üzerindeki etkisi artmakta, genel olarak cinsel fonksiyon düzeyleri kötüleşmektedir.

DENEYSEL ARAŞTIRMA MAKALESI
9. 
Güvenli cinsellik ve HIV/AIDS Riski: YouTube videolarının güvenilirlik, kalite ve kullanılabilirlik analizi
Safe sex and HIV/AIDS risk: Reliability, quality and usability analysis of YouTube videos
Yasemin Karacan, Ayşe Gül Parlak, Gönül Gökçay
doi: 10.24898/tandro.2024.83436  Sayfalar 108 - 115
AMAÇ: YouTubeTM’da HIV/AIDS riski ve cinsel davranışla ile ilgili mevcut videoların bilgi içeriği kalitesini, bilgi kaynağı olarak kullanışlılığını değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: YouTubeTM’da HIV/AIDS ile ilgili yüklenen videolar için “HIV/AIDS riski ve cinsel davranış” anahtar kelimeleri kullanılarak arama yapıldı. Üç araştırmacı bağımsız olarak videoları güvenilirlik (DISCERN), kalite ve kullanışlılık açısından değerlendirdi. Her anahtar kelime için alaka sırasına göre ilk 10 yıl ve 107 sayfadaki, 234 video araştırma kapsamına alındı. Araştırma kriterlerine uyan 25 video incelemeye dâhil edildi.
BULGULAR: Örneklemin %80,0’i kondom kullanımı, %60,0’ı cinsel ilişki öncesi alkol ve uyuşturucu kullanımına vurgu yapmaktadır. Kalite (GQS 2,9±1,0), DISCERN güvenilirlik puanı (3,4±1,1) olarak belirlendi. İyi kalitede bilgi içeriğine sahip videoların ortalama video süresi, GQS ve Discern skorlarının, orta ve kötü kalitede bilgi içeriğine sahip videolardan sayısal olarak daha yüksek olduğu ancak aralarında ilişki olmadığı görülmektedir (p>0,05).
SONUÇ: YouTube, HIV/AIDS hakkında değişken kalitede, geniş izleyici kitlesine ve hastaların bilgi ve davranışlarını etkileme potansiyeline sahip bir bilgi kaynağıdır. Hekimler, sağlık profesyonelleri ve meslek kuruluşları, HIV/AIDS konusunda farkındalık yaratmak ve hastaların yararlı bilgileri yanıltıcı bilgilerden ayırmaları ve onları güçlendirmek için gelişen bu teknolojinin farkında olmaları önemlidir.

ORIJINAL ARAŞTIRMA
10. 
Yapay zekâ, erektil disfonksiyon ile ilgili sorulara nasıl yanıtlar veriyor: ChatGPT vs Google AI
How artificial intelligence responds to erectile dysfunction queries: ChatGPT vs Google AI
Mehmet Yılmaz, Gökhan Çil
doi: 10.24898/tandro.2024.12989  Sayfalar 116 - 122
AMAÇ: Bu çalışma, Google AI ve ChatGPT’nin erektil disfonksiyon (ED) ile ilgili sorulara ne kadar doğru yanıt verdiğini araştırmayıamaçladı.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Ocak ve Şubat 2024 arasında, iki ürolog tarafından, erektil disfonksiyon (ED) ile ilgili 80 spesifik soru, üroloji kılavuzlarını (EAU kılavuzu 2023) temel alınarak oluşturuldu. Sorular, etiyoloji ve risk faktörleri, patofizyoloji, tanı ve tedavi gibi konuları kapsıyordu. Potansiyel önyargıları kontrol etmek için, tek bir araştırmacı tüm soruları ChatGPT ve Google AI’a sordu. Yapay zekâ modelleri tarafından verilen yanıtlar daha sonra soruları formüle eden doktorlar tarafından değerlendirildi. İstatistiksel analiz için IBM Sosyal Bilimlerde İstatistik Paket Programı (SPSS) sürüm 29.0.2.0 kullanıldı. Küçük örneklem büyüklüğü nedeniyle parametrik olmayan testler kullanıldı (n <30). Sonuçlar sayısal ve grafiksel olarak sunuldu ve her parametre için ortalama değerler hesaplandı. İki grup arasındaki karşılaştırma için Mann-Whitney U testi kullanıldı ve anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak belirlendi.
BULGULAR: Etiyoloji ve risk faktörleri ile ilgili sorulara her iki dil modeli de yüksek doğruluk oranıyla cevaplar vermiş olsalar da ChatGPT biraz daha düşük oranda tamamen doğru yanıtlar verdi (sırasıyla 3,8±0,41, 3,65±0,58; p=0,56). Patofizyoloji açısından, her iki model de doğru cevaplar sağladı ve yanıltıcı bilgi bulunmadı (sırasıyla 3,55±0,51, 3,7±0,47; p=0,43). Tanı ve tedavi ile ilgili sorulara, her iki yapay zekâ modeli de benzer oranda doğru cevaplar verdiler (sırasıyla 3,6±0,59, 3,35±0,87; p=0,47) ve (sırasıyla 3,50±0,68, 3,4±0,94; p=0,70). Bununla birlikte tanı ve tedavi ile ilgili sorulara hem Google AI hem de ChatGPT daha fazla yanlış bilgiler de içeren cevaplar vermiştir.
SONUÇ: Google AI ve ChatGPT genellikle erektil disfonksiyon sorularına tatmin edici ve doğru yanıtlar vermiş olmalarına rağmen, performansları sorular arasında değişkenlik göstermektedir.

DERLEME
11. 
Erken boşalma ve tedavide davranışsal yaklaşımlar
Premature ejaculation and behavioral approaches in treatment
Abuzer Öztürk, İsmail Emre Ergin, Salih Bütün, Aydemir Asdemir, Hüseyin Saygın
doi: 10.24898/tandro.2024.76992  Sayfalar 123 - 128
Erken boşalma, erkekler arasında en sık görülen cinsel işlev bozukluğu şeklidir. Erken boşalmanın patofizyolojisi çok faktörlü gibi görünmektedir ve erken boşalmayı başarılı bir şekilde tedavi etmek için çok modlu terapötik rejimlere olan ihtiyacı ortaya koymaktadır. Çoklu tedavi rejimlerinin penetrasyon ve boşalma arasındaki süreyi uzatmada etkili olduğu gösterilmiştir. Bu tedavi yöntemleri davranışsal değişiklikler ve ilaçlardan diyet değişikliklerine ve büyük ameliyatlara kadar her şeyi içerir. Bu makalenin amacı erken boşalma tedavisinde kullanılan davranışsal yaklaşımları gözden geçirmek ve klinik uygulamalarını tartışmaktır.

12. 
Benign prostat hiperplazisi medikal tedavilerinin seksüel fonksiyonlar üzerindeki etkisi
The effect of benign prostate hiperplasia medical treatments on sexual functions
Kadir Şerefhan Erten, Nihat Karabacak, Fazlı Polat, Ali Atan
doi: 10.24898/tandro.2024.69862  Sayfalar 129 - 133
Benign Prostat Hiperplazisi (BPH), Alt Üriner Sistem Semptomları (AÜSS) ile karşımıza çıkmaktadır.. Benign prostat hiperplazisi tedavisinde alfa blokörler, 5 alfa redüktaz inhibitörleri (5AR-i) Fosfodiesteraz inhibitörleri ilaçlar önerilmektedir. Tedavi şeması oluşturulması sırasında yakınmaların şiddeti ve prostat volümünün yanında hastanın talep ve beklentileri de dikkate alınarak ilaç seçimi yapılmalıdır. Cinsel fonksiyon bozukluğu istemeyen hastalar için güncel literatürde Fosfodiesteraz 5 inhibitörleri (PDE 5i) bir seçenek olarak öne çıkmaktadır. Prostat boyutu 40 ml altında olan hastalarda PDE 5i ve Alfa bloker kombinasyonu kullanılabilir, 40 ml’den büyük olan ve cinsel fonksiyon bozukluğu istemeyen hastalarda PDE 5i ve 5-ARi ilaç kombinasyonu tercih edilebilir. Fosfodiesteraz 5i ve Antimuskarinik kombinasyonu ise tadalafil monoterapisi depolama yakınmalarında yeterli düzelme sağlanamadığında düşünülmelidir.

13. 
Çocuklarda testiküler mikrolitiyazis
Testicular microlithiasis in children
Cem Kaya, Gökhan Arkan, Aslı Sevimli, Alparslan Kapısız, Sibel Eryılmaz, Ramazan Karabulut, Zafer Turkyilmaz, Kaan Sönmez, Ali Atan
doi: 10.24898/tandro.2024.31932  Sayfalar 134 - 138
Testiküler mikrolitiyazis (TM), testisin seminifer tübüllerinde kalsiyum birikmesiyle karakterize bir durumdur. TM’nin klinik önemi hâlâ belirsizliğini korurken klinisyenler için stratejik bir zorluk teşkil etmektedir. Ultrason teknolojisinin gelişmesiyle birlikte TM’nin doğal seyri bilinmemektedir. TM, testis parankiminde değişen derecelerde hiperekojenik odaklar olarak tanımlanır ve ultrasonda sıklıkla iki taraflı olarak testis içinde yaygın olarak görülür. Tipik olarak renal taş veya kalsifikasyonlarda görülen ekojenik gölge TM’de yoktur. Bu durum genellikle skrotumun ultrasonografisi sırasında tesadüfen keşfedilir. Asemptomatik erkeklerde TM prevalansının yaklaşık %5 (%1,1 ile %10 arasında) olduğu tahmin edilmektedir. Güncel yayımlanan makalelere göre TM insidansı, primer testis tümörü için potansiyel risk faktörleri olan çocuklarda %0,7 ila %8,7 ve asemptomatik çocuklarda %4,1 ila %4,2 arasında değişmektedir. Bu derleme ile çocukluk çağında TM’nin tanımı, yaygınlığı, etiyolojisi, patofizyolojisi ve değerlendirilmesi tartışılacaktır.

14. 
Metabolik sendrom ve erkek cinsel işlevi bozukluğu
Metabolic syndrome and male sexual dysfunction
Arzu Ateş, Çağatay Özsoy, Ayça Tuzcu
doi: 10.24898/tandro.2024.95815  Sayfalar 139 - 145
Ertektil disfonksiyon ve erken boşalma dünya genelinde en sık rastlanan erkek cinsel işlev bozuklukları olarak kabul edilmektedir. Dünya genelinde bir başka sık görülen medikal durum olan metabolik sendrom ile erkek cinsel işlev bozukluklarının bağlantısını araştıran çalışmalar son yıllarda artmaktadır. Metabolik sendromun bileşenleri olan obezite, dislipitemi, hiperglisemi ve hipertansiyonun erektil etolojisindeki yeri birçok çalışmayla ortaya konulmuştur. Bununla birlikte dünya genelinde en sık görülen erkek cinsel işlev bozukluğu olan erken boşalmanın da metabolik sendrom bileşenleriyle bağlantılı olabileceğine dair yayınlar son yıllarda gittikçe artmaktadır. Bu derlemenin amacı erektil disfonksiyon ve erken boşalmanın metabolik sendrom ile ilişkisini güncel gelişmeler ışığında değerlendirmektir.

15. 
Erkek İnfertilitesinde ampirik tedavi seçenekleri
Empiric treatment options in male Infertility
Hasan Turgut, Mehmet Sinan Atkın, Mehmet Sarıer
doi: 10.24898/tandro.2024.60437  Sayfalar 146 - 153
Erkek infertilitesi, bir erkeğin doğal yollarla çocuk sahibi olma yeteneğinin olmaması veya ciddi şekilde kısıtlanması durumudur. Korumasız cinsel birliktelikler sonucunda 12 ile 24 ay arasında gebe kalamama durumu, bilinen infertilite yani kısırlık durumu, dünya genelindeki çiftlerin yaklaşık olarak %15’ini etkilemektedir. Günümüzün ileri teknolojilere rağmen, bu hastaların yalnızca yarısında kesin bir sebep saptanabilmekte, diğer yarısı ise nedeni belirsiz infertilite [idiyopatik infertilite] olarak sınıflandırılmaktadır. Bu problemle karşı karşıya kalan erkekler genellikle destekleyici üreme yöntemleri ve deneme-yanılma esasına dayalı tedavi seçenekleri arasında bir seçim yapmak durumunda kalmaktadırlar. İnfertilite tanısının konulmasında temel yaklaşım, altta yatan nedeni belirleyerek ona yönelik spesifik bir tedavi uygulamaktır. Ancak, etiyoloji bilinmediğinde veya tedavi edilebilir bir neden bulunamadığında, klinik tecrübeye ve hastalığın olası tanısına dayalı olarak ampirik tedaviler devreye girmektedir. İdiyopatik infertilite olan erkeklerde kullanılan ampirik tedavi, hormon tedavisi ve antioksidan takviyesi olmak üzere iki kategoriye ayrılabilir: Birincisi, hormonal ilaçlar gonadotropinler, androjenler, östrojen reseptör blokerleri ve aromataz inhibitörlerini içerir. Sperm hücrelerini oksidatif hasardan korumak için çeşitli vitaminler, çinko ve karnitin gibi antioksidan maddeler genellikle tercih edilmektedir. Bilimsel kanıtların sınırlı olmasına rağmen, nedeniyle randomize ve kontrollü araştırmaların azlığına karşın, en son yapılan sistemik derlemeler ve meta-analizler, gonadotropinler, anti-östrojenler ve oral antioksidan tedavilerinin, standart tedavilere göre canlı doğum oranlarını iyileştirdiğini işaret etmektedir.

OLGU SUNUMU
16. 
Tek doz klorpromazin kullanımına bağlı priapizm: Bir olgu sunumu
Priapism due to single dose chlorpromazine use: A case report
Kenan Yalçın
doi: 10.24898/tandro.2024.35761  Sayfalar 154 - 156
AMAÇ: Bu olgu sunumunda, iv tek doz klorpromazin uygulanmasının bile priapizme neden olabileceğini göstermeyi amaçladık.
OLGU SUNUMU: 47 yaşında erkek hasta geçmeyen hıçkırık nedeniyle dış merkezde tek doz klorpromazin (Largactil® 25 mg ampul) yapıldıktan iki gün sonra beş saatten uzun süren penis sertleşmesi ve ağrı şikâyeti ile acil servisimize başvurdu. Fizik muayenede penis tamamen sert, hassas ve oldukça ağrılıydı. Kavernozal kanın kan gazı analizi hipoksi, hiperkapni, asidoz ile uyumluydu. Ayrıca penil Doppler tetkikinde her iki kavernozal arterde de kan akımının olmadığı görüldü. Yukarıdaki bulguların sonucunda venö-tıkayıcı (iskemik/düşük akım) priapizm tanısı konuldu. Korpus kavernozumdaki kanın 16 G kelebek iğne ile aspirasyonu yapıldı, iğne aspirasyon ile detümesans sağlanamaması üzerine intrakavernozal sempatomimetik (1: 100,000 adrenalin 2 cc) enjeksiyonu yapıldı ve detümesans sağlandı. Daha sonra hasta, diğer priapizm nedenlerini araştırmak üzere yatırıldı. Fizik muayene bulguları, vital bulguları, hemogram ve biyokimyasal tetkik sonuçları, toraks ve tüm batın BT tetkikleri normal olarak değerlendirildi. Hastada 2 gün sonra tekrar priapizm meydana geldi ve aspirasyon ile detümesans sağlandı. Hastanın 11 aylık takiplerinde tekrardan priapizm görülmedi. Hastada herhangi bir ereksiyon problemi de görülmedi.
SONUÇ: Son zamanlarda antipsikotik ilaç alımına bağlı olarak çok sayıda priapizm vakası artmıştır. Bu nedenle hekimlerin bu duruma karşı dikkatli ve bilinçli olması gerekmektedir. Ek olarak, bu tür vakaların erken teşhisi, uygun ve hızlı tedavisi, olumlu prognoza ve daha iyi sonuçlara yol açabilir.

ANDROLOJİ YAYINLARI VE KONGRE TAKVİMİ
17. 
Androloji Yayınları ve Kongre Takvimi
Publications and Congress Calendar of Andrology

Sayfalar 157 - 161
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale