e-ISSN 2587-2524
Cilt : 23 Sayı : 2 Yıl :

Dizinler

Bu derginin içeriği Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı kapsamında lisanslanmıştır.

Androloji Bülteni - : 23 (2)
Cilt: 23  Sayı: 2 - 2021
1. 
Kapak
Cover

Sayfa I

2. 
Danışma Kurulu
Reviewers

Sayfalar II - III

3. 
Başkan'dan
From the President

Sayfa IV

4. 
Editör'den
From the Editor

Sayfa V

5. 
İçindekiler
Contents

Sayfa VI

ORIJINAL ARAŞTIRMA
6. 
İnfertil ve fertil kadınların yaşam tarzı davranışları
Lifestyle behaviors of infertile and fertile women
Gözde Bektaş, Hatice Kahyaoğlu Süt
doi: 10.24898/tandro.2021.34392  Sayfalar 67 - 76
AMAÇ: Çalışmada, infertil ve fertil kadınların yaşam tarzı davranışlarının karşılaştırılmalı olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Kesitsel tipteki bu araştırma, Ekim 2016-Aralık 2017 tarihleri arasında bir Devlet Üniversitesi Hastanesi Kadın-Doğum Polikliniği ve Yardımcı Üreme Teknikleri Merkezi’nde yürütülmüştür. Araştırma, hastaneye başvuran n=152 infertil, n=152 fertil kadın olmak üzere toplam 304 kadın üzerinde karşılaştırılmalı yürütülmüştür. Veriler, literatür incelenerek hazırlanan bilgi formları ve Algılanan Stres Ölçeği (ASÖ) kullanılarak toplanmıştır.
BULGULAR: İnfertil kadınların evlilik yaşı fertil kadınlardan daha yüksek bulunmuştur (p=0,010). İnfertil kadınlardan fiziksel aktivite yapanların haftada 1–2 şeklinde daha fazla fiziksel aktivite yaptıkları saptanmıştır (p=0,046). 19–25 yaş arasında alkol kullanımına başlayan kadın sayısının infertil kadınlarda daha fazla olduğu belirlenmiştir (p=0,027). İnfertil kadınların daha fazla wi-fi bağlantılı bilgisayar kullandığı (p=0,021) ve gün içerisinde bilgisayar kullanma sıklığının 6–8 saat olarak en fazla olduğu (p=0,004) bulunmuştur. İnfertil kadınların fallop tüpü enfeksiyonu geçirme oranının fertil kadınlardan daha fazla olduğu saptanmıştır (p<0,001). İnfertil kadınların ASÖ puan ortalamaları da anlamlı olarak daha yüksektir (p=0,001).
SONUÇ: İnfertil kadınların evlilik yaşı fertil kadınlardan daha geç, üreme çağının başlangıcında alkol kullanma ve gün içerisinde wi-fi bağlantılı bilgisayar kullanım saati daha fazladır. İnfertil kadınların fallop tüplerinden enfeksiyon geçirme oranı fazla ve algıladıkları stres düzeyi daha yüksektir. Sağlık profesyonelleri ve hemşireler tarafından infertil kadınlara fertilite koruyucu yaşam tarzı davranışları eğitimi verilmelidir.

7. 
Tam kan sayımı ve gliseminin mikro-TESE prosedüründe sperm elde etme üzerine etkisi nedir?
What are the effects of complete blood counts and glycemia on sperm retrieval in micro-TESE procedure?
Bahadır Topuz, Turgay Ebiloğlu, Selçuk Sarıkaya, Engin Kaya, Adem Emrah Coğuplugil, Selahattin Bedir
doi: 10.24898/tandro.2021.36043  Sayfalar 77 - 81
AMAÇ: Mikrocerrahi testis sperm ekstraksiyonu (mikro-TESE) prosedüründe sperm varlığını tahmin etmede bazı tam kan sayım parametreleri ve serum glikoz düzeyinin prognostik önemini incelemek.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Ocak 2017 – Mart 2020 tarihleri arasında non-obstrüktif azospermi (NOA) nedeniyle mikro-TESE işlemi uygulanan 56 hastanın verileri geriye dönük olarak incelendi. Hastaların anestezi öncesi değerlendirmede yer alan verileri kaydedildi. Tam kan sayımı parametreleri, bu parametrelerin birbirine oranı ile elde edilen serum inflamasyon belirteçleri (nötrofil/lenfosit oranı, platelet/lenfosit oranı) ve serum açlık glukoz seviyeleri incelendi.
BULGULAR: Hastaların ortalama yaşı 33,28±4,4 (22–44) yıldı. Toplam sperm elde etme oranımız %55,4 (n: 31) idi. Tam kan sayımı parametrelerinin ve gliseminin mikro-TESE prosedüründe sperm elde etme üzerine etkisi incelendiğinde sadece beyaz küre, platelet, nötrofil ve monosit sayısının istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edildi (sırasıyla, p=0,03; p=0,04; p=0,008; p=0,007).
SONUÇ: Çalışmamıza göre sistemik inflamasyon belirteci olan nötrofil/ lenfosit oranı ve platelet/lenfosit oranının mikro-TESE’de sperm elde etmeyi öngörmediğini gösterdik. İnflamasyon hücreleri olan beyaz küre ve nötrofil düzeyinin sperm elde edilen grupta istatistiksel olarak daha yüksek çıktığını saptadık. Ayrıca serum glukoz düzeyinin sperm elde etmeyi etkilemediğini gösterdik.

8. 
Bir üniversite hastanesi’nin intrauterin inseminasyon deneyimi: Gebelik oranı ve ilişkili faktörler
Intrauterine insemination experience of a university hospital: Pregnancy rate and associated factors
Erhan Ateş, Abdullah Akdağ, Arif Kol, Özgür Deniz Turan, Haluk Erol
doi: 10.24898/tandro.2021.85619  Sayfalar 82 - 86
AMAÇ: İntrauterin inseminasyon (IUI) diğer yardımcı üreme tekniklerine göre daha ucuz, kolay uygulanabilir ve daha az invazif olması nedeniyle ilk seçenek tedavi yöntemi olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmada bir üniversite hastanesi infertilite ünitesinde IUI sonuçlarının değerlendirilmesi ve başarıyı etkileyen erkek faktörlerinin ortaya konulması amaçlandı.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Ekim 2017-Ocak 2020 tarihleri arasında infertilite ünitesine başvuran ve IUI yapılan çiftlerin verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların yaş, başlangıç total sperm sayısı ve progresif motil sperm yüzdesi, yıkama sonrası total motil sperm sayısı (TMSC) ve yüzdesi gibi semen verileri kaydedildi. Dansite gradient yöntemiyle hazırlanan spermler ile tek inseminasyon sonrası ß-hCG testi pozitif olup transvajinal ultrasonografi (USG) ile gebeliği konfirme edilen hastalar gebe olarak kabul edildi ve IUI başarı kriteri olarak değerlendirildi. Semen parametreleri ile gebelik başarısı arasında ilişki uygun istatistiki yöntemlerle değerlendirildi.
BULGULAR: Klinik gebelik oranı IUI uygulanan 146 çiftte %19,2, erkeğin verileri tam olan 136 çiftte ise %19,9 olup 136 erkeğin yaş ortalaması 30,34±5,94 yıl idi. Yaş ile IUI başarısı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmamakla birlikte yaş arttıkça başarı şansının düştüğü görüldü (p=0,316). Semen volümü (p=0,228), yıkama öncesi TMSC (p=0,187), yıkama öncesi progresif motil sperm sayısı (p=0,128) ile gebelik oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmadı. Yıkama sonrası progresif motil sperm yüzdesi arttıkça gebelik şansı istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde arttığı görüldü (p=0,04), ancak yıkama sonrası TMSC ile bu ilişki saptanmadı (p=0,143). Başlangıç progresif motil sperm sayısı yüksekliği ile yıkama sonrası sperm sayısı arasında korelasyon saptandı (r: 0,286, p<0,001).
SONUÇ: Açıklanamayan infertilite olgularında IUI gebelik oluşumunda etkili ve güvenli bir yöntem olup inseminasyon öncesi ve yıkama sonrası semen parametreleri başarıyı etkileyen faktörlerdendir.

9. 
Kadın cinsel işlev bozukluğu ile polikistik over sendromunun ilişkisi
Association between female sexual dysfunction and polycystic ovary syndrome
Engin Kölükçü, Fikret Erdemir, Selim Gülücü, Mehmet Yılmaz
doi: 10.24898/tandro.2021.15045  Sayfalar 87 - 96
AMAÇ: Bu çalışmada polikistik over sendromu (PKOS)’nun kadın cinsel işlev bozukluğundaki yerinin analiz edilmesi amaçlanmıştır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Üreme çağında toplam 60 kadın olgu prospektif olarak çalışmaya dahil edildi. Olgular; sağlıklı gönüllüler (Grup 1, n: 30) ve PKOS’li kadınlar (Grup 2, n: 30) olmak üzere iki gruba randomize edildi. Katılımcıların demografik özellikleri, beden kitle indeksleri (BKİ), bel çevreleri, modifiye Ferriman Gallwey (mFG) skorları ve biyokimyasal parametreleri değerlendirildi. Öte yandan çalışmaya dahil edilen her olgu için Kadın Cinsel İşlev İndeksi (FSFI), Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği (RBSÖ), Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) ve Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) skorları hesaplandı.
BULGULAR: Hastaların yaş ortalaması 25,95±3,31 yıl olarak hesaplandı ve bu değerler her iki grup için benzerdi (p: 0,734). Grup 2’de BKİ, bel çevresi ve mFG skoru anlamlı düzeyde yüksek olarak kayıt edildi (sırasıyla p: 0,008, p: 0,006 ve p<0,001). Benzer şekilde RBSÖ, BAÖ ve BDÖ skorları Grup 2’de anlamlı olacak şekilde yüksek düzeylerde saptandı (sırasıyla p<0,001, p: 0,003 ve p: 0,005). Grup 2’deki hastaların hormon panellerinde ilginç olarak hiperandrojenizm bulguları ağırlıkta izlenirken lipit profili ve insülin metabolizmasında da bozukluklar tespit edildi (p<0,05). Grup 2’de toplam FSFI skoru ortalaması 22,81±6,46 olarak kayıt edildi ve bu değerin Grup 1’e kıyasla anlamlı olacak şekilde daha düşük seviyede olduğu tespit edildi (p: 0,047). Grup 2’de FSFI skorları ile BKİ, bel çevresi, mFG, RBSÖ, BAÖ, BDÖ, İnsülin Rezistans İndeksi (HOMA-IR) ve dehidroepiandrosteron (DHEA-S) düzeyleri arasında negatif yönde orta ve yüksek düzeyde anlamlı korelasyon tespit edildi (p<0,001). Benzer şekilde bozulan
SONUÇ: Çalışmamızda PKOS ile kadın cinsel işlev bozukluğu arasında yakın bir ilişki olduğu gözlemlenmiştir. Buna göre kadın cinsel işlev bozukluğu ile başvuran hastaların etiyolojisinde yaygın ve sık görülen nedenlerin yanı sıra nispeten geri planda kalan PKOS’nin de göz önünde bulundurulmasının son derece önemli olduğunu düşünmekteyiz

10. 
Üniversitede öğrenim gören kız öğrencilerin HPV bilgi düzeyinin incelenmesi (Sakarya, Türkiye)
Investigation of the university female students knowledge on the HPV (Sakarya, Turkey)
Kevser Özdemir, Sevil Şahin, Alaettin Ünsal
doi: 10.24898/tandro.2021.24540  Sayfalar 97 - 104
AMAÇ: Üniversite öğrencilerinin HPV hakkında bilgi düzeylerinin saptanmasıdır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Çalışma, Eylül-Kasım 2015 tarihleri arasında Sakarya Üniversitesi öğrencileri üzerinde gerçekleştirilen kesitsel tipte bir araştırmadır. Çalışma süresince okulda bulunan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 618 öğrenci çalışma grubunu oluşturmuştur. Analizler için Mann-Whitney U testi, Kruskal Wallis testi ve Spearman Korelasyon Analizi kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık için p≤0,05 kabul edildi.
BULGULAR: Çalışma grubunu oluşturanların yaşları 18–30 arasında değişmekte olup, ortalama 20,21±1,77 yıl idi. Bu çalışmada HPV ile ilgili olarak en çok doğru bilinen bilgi sorusu “Genital bölgede hijyenik olmayan işlemler HPV bulaş riskini artırır” iken, en çok yanlış bilinen ise “HPV enfeksiyonu doğurganlığı doğrudan etkilemez” bilgi sorusu olmuştur. Öğrencilerin HPV ile ilgili bilgi sorularından aldıkları puanlar 0–28 arasında değişmekte olup, ortalama 8,43±7,37 puan idi.
SONUÇ: Bu çalışmada öğrencilerin HPV hakkındaki bilgi düzeylerinin düşük olduğu görülmüştür. Öğrencilerin akademik not ortalamaları ile HPV bilgi düzeyleri arasında bir ilişki yoktur. Üniversitelerde sağlıkla ilgili derslere yer verilmesi ve bu derslerde HPV hakkında da bilgi verilmesi yararlı olabilir. Ayrıca HPV hakkında belli aralıklarla bilgilendirme çalışmalarının yapılması bu konudaki duyarlılığı ve farkındalığı arttıracaktır.

11. 
Varikoselektomi prematür ejakülasyonda tedavi seçeneği olabilir mi?
Can varicocelectomy be a treatment option in premature ejaculation?
Hasan Turgut, Mehmet Ali Karagöz
doi: 10.24898/tandro.2021.02360  Sayfalar 105 - 108
AMAÇ: Prematür ejakülasyon erkeklerde oldukça sık rastlanan cinsel fonksiyon bozukluklarından biridir. Klinik varikoseli olan hastalarda da prematür ejakülasyon sıklıkla görülebilmektedir. Çalışmamızda varikoselektominin prematür ejakülasyon üzerindeki etkisini araştırdık.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Ekim 2018 ve Mart 2020 tarihleri arasında klinik varikosel nedeni ile opere edilen ve prematür ejakülasyonu olan hastalar prospektif olarak çalışmaya dahil edildi. Tüm hastalara mikroskopik subinguinal varikoselektomi yapıldı. Premature Ejaculation Diagnostic Tool (PEDT) ölçeğinin Türkce valide formu ile vajen içi ejakülasyon gecikme zamanı (intravaginal ejaculatory latency time – IELT) verileri işlemden önce ve işlemden 6 ay sonra olmak üzere kaydedildi ve karşılaştırılma yapıldı.
BULGULAR: Çalışmaya toplam 64 hasta dahil edildi. Cerrahi öncesi hastaların ortalama IELT süresi 32.4 ±4.2 iken postoperatif 6.ayda bu süre 134.6±17.3 saniyeye çıktı ve istatiksel olarak anlamlı derecede artış mevcuttu (p<0.001). PEDT skorlarına bakıldığında ise işlem öncesi 14.2±4.8 iken işlem sonrası bu değerin 6.68±3.2’e düştüğü gözlendi ve bu değerde de istatiksel olarak anlamlı fark mevcuttu (p<0.001).
SONUÇ: Çalışmamızda, klinik varikosel ile birlikte prematür ejakülasyonu olan hastalarda varikoselektomi sonrası ejakülasyon sürelerinde anlamlı artış tespit ettik. Varikoselektomi, farmakolojik tedavi ve davranış tedavisiyle beraber uygun endikasyonlarda prematür ejakülasyon tedavisinde yerini alabilir.

DERLEME
12. 
Prostatitlerde cinsel işlev bozuklukları yönetimi
Management of sexual dysfunctions in prostatitis
Abdullah Açıkgöz, Fikret Erdemir, Ekrem Akdeniz
doi: 10.24898/tandro.2021.66487  Sayfalar 109 - 117
Prostatit, önemli sayıda erkeği etkileyen bir hastalık yelpazesidir. Akut formunda basit bir klinik durumdan kronik olduğunda karmaşık, güçten düşüren bir duruma kadar değişmektedir. Kronik prostatit/kronik pelvik ağrı sendromu (KP/KPAS) veya NIH kategori III prostatit, idrar yolu enfeksiyonu yokluğunda genital/pelvik ağrı ve alt idrar yolu semptomları ile karakterize yaygın bir klinik sendromdur. Üroloji kliniklerine başvuran erkeklerde en yaygın teşhis edilen durumlardan biridir. Erektil disfonksiyon, ejakülatuar ağrı ve erken boşalma dahil olmak üzere cinsel işlev bozukluğunun KP/KPAS ile ilişkisi giderek artan bir şekilde kabul görmektedir. Prostat hastalıkları ile cinsellik üzerindeki etkiler arasındaki bağlantıları araştıran çok sayıda çalışmaya rağmen, prostatit ve cinsel işlev bozukluğu arasındaki ilişki tam olarak araştırılmamıştır. Bir dizi araştırma, prostatitin yaşam kalitesi üzerindeki olumsuz etkilerine ve bunun sonucunda cinsellik üzerinde dolaylı etkilerine odaklanmıştır. Ejakülasyon ile kronik prostatit/kronik pelvik ağrı sendromu prostatit alt grubu arasındaki bağlantılar hakkında daha ayrıntılı çalışmalar mevcuttur. Birkaç çalışmada, prostatit tedavisini takiben cinsel işlev bozukluğunun düzeldiği, özellikle de alfa bloker tedavisi ile ilişkili olduğu bildirilmiştir. Bu derlemede, KP/KPAS ile cinsel işlev bozukluğu arasındaki ilişkiyi, cinsel işlev bozukluğu için potansiyel mekanizmaları ve KP/KPAS’da erektil disfonksiyon için tedavi stratejilerini tartışıyoruz.

13. 
Erkek infertilitesi ve kanser arasındaki genetik örtüşme
Genetic overlap between male infertility and cancer
Sezgin Gunes, Neslihan Hekim, Sercan Ergün
doi: 10.24898/tandro.2021.37974  Sayfalar 118 - 122
Erkek infertilitesi heterojen ve multifaktöriyel etiyolojili bir bozukluktur. Son yıllarda yapılan bazı çalışmalar erkek infertilitesinin yalnızca sperm üretimindeki bir bozukluktan kaynaklanmadığı, bazı olgularda diyabet, kardiyovasküler hastalıklar ve kanser gibi sistemik bir bozukluğun bir parçası olabileceğini göstermektedir. Spermatogenez sürecindeki çok sayıdaki mitoz ve mayoz bölünmeler ve bazı çevresel faktörler, mutasyon/ mutasyonlara neden olabilir ve kansere yol açabilir. Bu nedenlerle, erkek infertilitesi aslında kanser için bir erken belirteç olabilir. Bu derlemede erkek infertiltesi ve kanser arasındaki ortak genomik bulgular değerlendirildi.

14. 
İnfertilitede çift uyumu ve cinsel fonksiyon
Sexual function and dyadic adjustment in infertility
Hüsne Yücesoy, Özlem Akın, Gamze Şahbaz, Nülüfer Erbil
doi: 10.24898/tandro.2021.98474  Sayfalar 123 - 128
Çocuk sahibi olamama, genel olarak tüm aileyi, hatta toplumu etkileyen bir durumdur. İnfertilite, yaşamı tehdit eden bir hastalık olmamakla beraber ekonomik, psikolojik, sosyal ve kültürel problemlere yol açan bir sağlık sorunudur. İnfertilite ile birlikte tanı ve üremeye yardımcı tedavi yaklaşımları, çiftlerin yaşamlarına etki eden stres faktörüdür. Sık görülen infertilite, aile içinde hayal kırıklıkları ve suçluluk duygusu yaşanmasına, çiftlerin haksız yere birbirlerini suçlaması neticesinde cinsel problemler ve evlilikle ilgili sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır. Evlilik ve cinsel doyum, çiftlerin fiziksel ve zihinsel sağlığını önemli ölçüde etkilemektedir. İnfertilite kliniklerinde çiftleri ilk karşılayan kişiler olan hemşirelerin çiftlerin sorunlarının belirlenmesi ve bu sorunlarına müdahale edilmesi bakımından oldukça önemli görevleri bulunmaktadır. Hemşireler, danışmanlık rolleriyle infertil çiftlere aile içi ilişkiler kurmalarında rehberlik etmeli, aile içi kriz durumları ile başa çıkmalarını desteklemeli, cinsellik ve cinsel fonksiyon durumlarını değerlendirerek, sorun tespit ettiğinde uygun müdahalelerde bulunmalıdır.

15. 
İnfertil kadınlara yönelik cinsel danışmanlık programında BETTER modeli’nin kullanımı
The use of the BETTER model in a sexual counseling program for infertile women
Sevda Karakaş, Ergül Aslan
doi: 10.24898/tandro.2021.54765  Sayfalar 129 - 135
İnfertilite yaşamı tehdit eden bir sağlık sorunu olmamasına rağmen bireyi/çifti çok yönlü etkileyen karmaşık bir durumdur. Giderek artan sıklıkta, fiziksel, ruhsal sosyal, ekonomik ve kültürel yönleri ile bireyin/ çiftin zorlanmasına neden olan bir yaşam krizidir. İnfertilite tedavi süreci birey/çiftin cinsel yaşamını olumsuz etkilemektedir. Zamanlanmış koitus ve amacın gebelik olması en önemli olumsuzluk nedenleri arasındadır. İnfertil çift, cinsel sorunlarını genellikle göz ardı etmekte infertilite tedavisine öncelik vermektedir. Cinsel işlev bozukluğu (CİB) tek başına infertilite nedeni de olabilir. İnfertilite tanı ve tedavi süreci CİB için önemli bir risk faktörüdür. Hemşirelik rollerinin içerisinde danışmanlık hizmeti infertilite alanında da büyük öneme sahiptir. Birey/çiftin, infertiliteye ilişkin yaşadığı sorunları ifade edebilmesi eşlerin birbirlerini desteklemesi ve baş etme mekanizmalarını kullanabilmesi infertilite tanı ve tedavi sürecinde verilebilecek danışmanlık hizmeti ile mümkündür. Cinsel danışmanlık konusunda hemşireler genellikle kendilerini yetersiz hissetmekte ve cinsel öykü almaktan kaçınmaktadır. Cinsel yaşamın sorgulanması zor olmasına karşın, etkin soru sorma, sessizliği kullanma, etkin dinleme yansıtma, özetleme gibi tekniklerin kullanımı ilişkin birçok model (KAPLAN modeli, BETTER modeli, P-Lİ-SS-İT modeli, ALARM cinsel yanıt modeli vb.) geliştirilmiştir. Cinsel yaşamın sorgulanmasında kullanılan modeller ile hemşirelerin sunduğu cinsel danışmanlık hizmetlerinin kalitesini ve etkinliğini artmasına yardımcı olmaktadır. Danışmanlık hizmetlerinin birey/çiftlerin cinsel yaşam kalitesinin artırılmasında ve CİB’nun önlenmesinde ve tedavide başarı elde edilebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu makalede; infertil kadınlara yönelik BETTER Modeli doğrultusunda geliştirilen cinsel danışmanlık programının kullanımı anlatılmaktadır.

ANDROLOJİ YAYINLARI VE KONGRE TAKVİMİ
16. 
Androloji Yayınları ve Kongre Takvimi
Publications and Congress Calendar of Andrology

Sayfalar 136 - 140
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale