e-ISSN 2587-2524
Cilt : 25 Sayı : 2 Yıl :

Dizinler

Bu derginin içeriği Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı kapsamında lisanslanmıştır.

Androloji Bülteni - : 25 (2)
Cilt: 25  Sayı: 2 - 2023
1. 
Kapak
Cover

Sayfa I

2. 
Danışma Kurulu
Reviewers

Sayfalar II - III

3. 
Başkan'dan
From the President

Sayfa IV

4. 
Editör'den
From the Editor

Sayfa V

5. 
İçindekiler
Contents

Sayfa VI

ORIJINAL ARAŞTIRMA
6. 
Termokoterle yapılan sünnet sonrası gelişen fimozisin tedavisinde topikal steroid kremlerin etkinliği var mı?
Do topical steroid creams have efficiency on the treatment of phimosis evolving after circumcision implemented with thermocautery?
Kenan Yalçın
doi: 10.24898/tandro.2023.63496  Sayfalar 67 - 72
AMAÇ: Termokoter cihazı hızlı ve güvenli sünnet için lokal anestezi altında yapılan sünnetlerde çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Termokoterle yapılan sünnetlerden sonra gelişebilecek komplikasyonlardan birisi de patolojik fimozisdir. Bu komplikasyonun tedavisi genellikle cerrahi revizyondur. Medikal tedavisi ile ilgili litaretürde çok az çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmamızda termokoterle sünnet sonrası gelişen patolojik fimozisin tedavisinde topikal kortikosteroid uygulanmasının etkinliğini araştırmayı amaçladık.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: 2011–2021 yılları arasında hastanemizde sünnet sonrası patolojik fimozis komplikasyonu gelişen, yaşları 1–9 arasında değişen, 54 hastanın verileri rektospektif olarak incelendi. Termokoter kullanılarak yapılan sünnetlerden sonra gelişen fimozis vakalarında topikal kortikosteroid uygulanmasının etkinliğini değerlendirildi.
BULGULAR: Termokoterle sünnet sonrası grade 5 fimozis gelişen 38 vakada steroid tedavisine yanıt alınamadı. Grade 4 fimozis gelişen sekiz hastanın altısında steroid tedavisine yanıt alınamadı. Iki vakada kısmi yanıt alınıp grade 3 seviyesine gerilemesine rağmen tam iyileşme sağlanamayıp 2–3 hafta içinde tekrardan grade 4 fimozis gelişti. Tüm hastalara oldukça güçlü steroid olan %0,05 klobetazol propiyonat (dermovate %0,05 50 gr, Türkiye) 6–8 hafta boyunca sabah akşam uygulandı ve hiçbir yanıt alınamayan 46 vakanın hepsine sünnet revizyonu yapıldı. Sekiz vakada ise hasta yakınları topikal kortikosteroid uygulanması kabul etmedi ve sünnet revizyonu yapıldı.
SONUÇ: Sonuç olarak termokoterle sünnet sonrası gelişen yüksek dereceli patolojik fimozis gelişen vakalarda topikal steroid kremler etkili bulunmamıştır.

7. 
Mikroskopik varikoselektomi ile ilgili YouTube videolarının kalitesinin ve güvenilirliğinin değerlendirilmesi
Evaluation of the quality and reliability of YouTube videos on microscopic varicocelectomy
İsmail Emre Ergin, Abuzer Öztürk, Arslan Fatih Velibeyoğlu, Aydemir Asdemir, Hüseyin Saygın, Esat Korgalı
doi: 10.24898/tandro.2023.60487  Sayfalar 73 - 77
AMAÇ: Mikroskopik Varikoseletomi ile ilgili YouTube videolarının,güvenilirliğini ve kalitesini değerlendirmektir.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Mikroskopik Varikoseletomi ameliyatı ile ilgili videoları bulmak için YouTube arama sekmesine 01 Ocak 2023 tarihinde “mikroskobik varikoseletomi” terimi kullanılarak sistematik bir arama yapıldı. İlk 50 video çalışmaya dâhil edildi. Çalışmaya dâhil edilen videoların kalitesi, Global Quality Score (GQS) kullanılarak değerlendirildi. Çalışmadaki videoların güvenilirliğini ölçmek için, modifiye edilmiş DISCERN ölçeği kullanıldı.
BULGULAR: Arama sonuçlarından toplam 50 video çalışmaya dahil edildi. Videloarın %64’ü infertilite ile ilgilenen bir üroloji hekimi tarafından hazırlanmıştı. Konuyu anlatan hekimlerin %56’sı akademik unvana sahipti. Videolarda, en sık tartışılan konular sırasıyla; diğer yöntemlerle kıyaslama (%54), başarıyı arttıran faktörler (%42), mikroskopik işlemin başarı oranları (%30) ve ameliyat sonrası komplikasyonlar (%22), ameliyat süresi (%20), ameliyat dışındaki seçeneklerdi (%10). Videoların ortalama GQS’si 2,86±1,17 idi. Videoların güvenilirliği DISCERN skoru ile ölçüldü, videoların ortalama puanı 2,57±0,84’dü. DISCERN puanı tam olan video yoktu.
SONUÇ: YouTube’daki videolarda Mikroskopik Varikoselektomi ile ilgili bilgi düzeyinin kabul edilebilir düzeyde olduğunu ancak bilimsel güvenilirliğinin düşük olduğunu göstermektedir. Güncel ve doğru bilgileri içeren, bilimsel verileri kullanarak hazırlandığından emin olduğumuz kısa, öz ve anlaşılır videolar, meslek dernekleri tarafından hazırlanmalıdır.

8. 
Varikoseli olan hastalarda nötrofil/lenfosit oranı (NLR), platelet/ lenfosit oranı (PLR), monosit/eozinofil oranı (MER) gibi enflamatuvar belirteçlerin varikoselektomi sonrası spermiogram parametrelerinin değişimine etkisini öngörme
Prediction of the effect of inflammatory markers such as neutrophil/lymphocyte ratio (NLR), platelet/lymphocyte ratio (PLR), monocyte/eosinophil ratio (MER) on changes in spermiogram parameters after varicocele surgery
Murat Beyatlı, Feyza Beyatlı, Mehmet Duvarcı, Aykut Demirci, Fatih Hızlı, Halil Basar
doi: 10.24898/tandro.2023.26937  Sayfalar 78 - 86
AMAÇ: Mikroskopik varikoselektomi (MV) yapılan hastalarda enflamatuvar kan belirteçleri kullanılarak ameliyat sonrası spermiogram parametrelerindeki değişimi tahmin etmektir.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Kliniğimizde MV yapılan 25 hasta çalışmaya dâhil edildi. Hemogram parametreleri ameliyattan hemen önce ve yirmi gün sonra, spermiyogram parametreleri ise ameliyattan altı ay sonra ölçüldü. Hastalar iki gruba ayrıldı. Ameliyat sonrası Toplam Hareketli Sperm Sayısında (TMS) >%50 iyileşme olan hastalar iyileşen hasta grubuna, %50’den az iyileşme olan hastalar ise iyileşmeyen hasta grubuna dâhil edildi. Nötrofil/lenfosit (NLR), trombosit/lenfosit (PLR), monosit/ eozinofil (MER) oranları gruplar arasında karşılaştırıldı.
BULGULAR: Ameliyat sonrası NLR’de istatistiki olarak anlamlı düşüş olan hastalarda TMS’de iyileşme olduğu görülmüştür (p=0,009). Nötrofil/lenfosit değişimi için elde edilen cut-off noktası %1,06 ve üzeri olarak saptanmıştır. Trombosit/lenfosit ve MER parametreleri ise TMS’nin iyileşmesini öngörmede istatistiki olarak anlamlı değildir (p>0,05). Ameliyat sonrasında TMS’de iyileşme olan hastalarda ameliyat öncesi nötrofil ve monosit sayıları daha yüksek bulundu ve bu parametreler için cut-off değerleri sırasıyla 3,77 ve 0,47 olarak tespit edildi (p<0,05).
SONUÇ: NLR, nötrofil veya monosit değerlerinin ameliyat öncesi ve sonrası sonuçları TMS’de iyileşmeyi öngörmede bir belirteç olarak kullanılabilir.

9. 
Covid-19 sperm parametrelerini etkiler mi?
Does Covid-19 affect sperm parameters?
Hüseyin Saygın, İsmail Emre Ergin
doi: 10.24898/tandro.2023.47135  Sayfalar 87 - 91
AMAÇ: Covid-19’un erkek ürogenital sistemi üzerindeki etkisi halen araştırılmaktadır. Birçok tıbbi konuda olduğu gibi erkek cinsel ve üreme sağlığı da Covid-19 pandemisinde ele alınması gereken önemli bir halk sağlığı sorunudur.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Covid-19 pandemisi öncesinde polikliniğimize primer infertilite tanısı ile başvuran hastalarar araştırıldı, Pozitif PCR sonucu olan ve hastalığı semptomatik olarak geçirenler çalışmaya dâhil edildi. Enfeksiyon sonrasında sperm analizleri istendi. Sperm analizleri 2010 Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre değerlendirilerek hastalık öncesi sonuçları ile karşılaştırıldı.
BULGULAR: Hastaların Covid enfeksiyonu öncesi spermiyogramlarındaki ortalama ejakülat hacmi: 2,96±0,84 ml, ortalama sperm sayısı: 48,92±34,9 milyondu. Mililitre (ml) cinsinden ortalama sperm sayısı: 16,52+5,71 milyon, hareketli sperm sayısı: %55,7±16,3, hızlı ileri sperm sayısı: %38,0±18,3, normal morfoloji sperm sayısı: %4,0±0,76 idi. Covid PCR testi pozitifliğinden ikinci spermiyogram tarihine kadar geçen ortalama süre 2,6±0,9 (1–4) aydı. Hastaların Covid enfeksiyonu sonrası spermiyogramlarındaki ortalama ejakülat hacmi: 2,83±0,92 ml, ortalama sperm sayısı: 58,5±32,3 milyon, ml başına ortalama sperm sayısı: 20,6±6,86 milyon, hareketli sperm sayısı %54,8 idi. ± %17,4, hızlı ileri sperm sayısı: %45,3±20,7, normal morfolojideki sperm sayısı: %4,7±0,43 idi.
SONUÇ: Çalışmamızda sperm parametrelerinde Covid-19 enfeksiyonu öncesi ve sonrası arasında anlamlı bir farklılık bulunamadı. Sperm parametrelerinde değişiklik olmamasının enflamatuvar fazın şiddetli olmamasından kaynaklandığı düşünüldü.

10. 
Tek ürolog tarafından kısmen modifiye giyotin tekniği ile yapılan sünnet sonuçları
Results of circumcision made with the partly modified guillotine technique by a single urologist
Aydemir Asdemir, Abuzer Öztürk
doi: 10.24898/tandro.2023.14892  Sayfalar 92 - 95
AMAÇ: Tarihi hemen hemen insanlık tarihi kadar eski olan sünnet yüzyıllardır farklı tekniklerle uygulanmaktadır. Zamanla bilimin ilerlemesiyle artan bilgi birikimi ve deneyimlerle ameliyathane şartlarında uygun sterilizasyon ortamında uygulanan sünnet en eski cerrahi işlemlerden biridir. Geriye dönük yapmış olduğumuz çalışmada kısmen modifiye Giyotin yönteminin sonuçlarının değerlendirilmesi hedeflenmiştir.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Aralık 2015 ile Temmuz 2021 tarihleri arasında kısmen modifiye Giyotin tekniği kullanılarak yapılan 1295 olgu dosyaları geriye dönük olarak incelenmiştir. Olguların ortalama yaşları, cerrahi süreleri ve cerrahi sonuçları değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Çalışmaya alınan hastaların yaş ortalaması 4,48±2,7 yıl idi. Ortalama işlem süresi 15,9±3,3 dakika idi. Anesteziye bağlı 7 (%0,54), cerrahi girişime bağlı ise 25 (%1,93) hastada komplikasyon izlendi. Mortal veya morbid komplikasyon izlenmedi.
SONUÇ: Modifiye Giyotin yöntemi düşük komplikasyon oranları ile ikinci basamak perifer ilçe hastanesinde uygulanabilecek başarılı bir cerrahi prosedürdür.

DERLEME
11. 
Yardımcı üreme tekniklerinde yasal durum ve etik sorunlar
Legal status and ethical issues in assisted reproductive techniques
Hilal Gül Boyraz, Hatice Nur Nefes, Ebru Aydın, Nülüfer Erbil
doi: 10.24898/tandro.2023.46656  Sayfalar 96 - 102
İnfertilite, çiftleri psikolojik olarak tehdit eden, stresli, acı veren ve ekonomik yük getiren bir sorundur ve aile ile toplumu etkileyebilen sosyal bir problem haline gelebilmektedir. İnfertilite, primer veya sekonder infertilite olarak gelişebilmekte, ruhsal ve cinsel sorunlara neden olabilmekte, yaşam kalitesini etkileyebilmektedir. İnfertil çiftlerde üreme hücrelerinin ya da embriyoların işlenmesini içeren yardımcı üreme teknikleri ile birçok gebelik meydana gelmiştir. Teknoloji ve tıbbın ilerlemesi ile çeşitli yardımcı üreme teknikleri geliştirilmiştir. Türk hukukunda, yardımcı üreme teknikleri, evlilik ilişkisi içerisinde yapılması durumunda hukuka aykırılık bulunmamakta, üçüncü kişinin veya kişilerin sürece dâhil olması reddedilmektedir. Yaşamın başlangıcı ve insanlığın varoluşunun temelindeki tıbbi müdahaleler hassas ve çok boyutlu olduğundan yardımcı üreme teknikleri beraberinde birçok etik soruna neden olmaktadır. Yardımcı üreme teknikleri ulusal ve uluslararası düzeyde tartışılmakta, bilimsel ve kültürel farklılıklar nedeniyle ülkeler arasında değişim göstermektedir. Hemşirelerin, infertil çiftlerin değerlendirilmesi, planlanan tedavinin uygulanması, vaka yöneticiliği ve hasta savunuculuğu gibi sorumlulukları bulunmaktadır.

12. 
Prematür ejakülasyona güncel yaklaşım
Current approach to premature ejaculation
Burak Köseoğlu, Özer Üzel, Ali Atan
doi: 10.24898/tandro.2023.13334  Sayfalar 103 - 111
Prematür ejakülasyon (PE), tüm yaş gruplarını etkileyen en yaygın görülen ejakülasyon bozukluğudur. Hastada psikolojik strese ve özgüven kaybına yol açan, yaşam kalitesi üzerinde negatif etkisi olan klinik bir durumdur. Primer PE’nin esas tedavisi farmakoterapi iken kazanılmış PE’de altta yatan sekonder nedenlerin tedavisi daha önemli olabilmektedir. Davranışsal tedaviler ilk aşamada kullanılmalı ve farmakolojik tedavilere eşlik etmelidir. Prematür ejakülasyon tedavisinde kullanılabilecek farmakolojik ajanlar selektif serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI), topikal anestezikler, tramadol, trisiklik antidepresanlar (TCA), fosfodiesteraz-5 inhibitörleri (PDE5i), α-1 blokerler ve bunlardan bazılarının kombinasyonlarıdır. İnvaziv girişimler deneysel olup kılavuzlar tarafından önerilmemektedir. Tedavide hasta ve partner uyumu başarıyı getiren en önemli faktör olarak söylenebilir.

13. 
Erektil disfonksiyon ve Peyronie hastalığında ESWT başarısı
ESWT success in erectile dysfunction and Peyronie’s disease
Yılmaz Aslan, Ali Atan
doi: 10.24898/tandro.2023.88156  Sayfalar 112 - 118
Erektil Disfonksiyon (ED) tedavisine, ED’ye neden olan diyabet, kardiyovasküler nedenler, ilaç kullanımı gibi düzeltilebilir faktörlerin ortadan kaldırılması ve yaşam tarzı değişiklikleri ile başlanmalıdır. Şu anda ED tedavisinde çoğunlukla fosfodiesteraz tip 5 inhibitörleri kullanılmaktadır ve bazı hastalarda tedavi başarısız olmaktadır. Peyronie hastalığına bağlı ED tedavisinde kullanılan cerrahi ve cerrahi olmayan yöntemlerden tatmin edici sonuçlar elde etmek genellikle zordur. Son araştırmalar ekstrakorporeal şok dalga tedavisinin neoanjiyogenezi indüklediği ve penil hemodinamiyi olumlu etkilediği belirtilmektedir. Bu derlemede, erektil disfonksiyon ve Peyronie hastalığının tedavisi için ekstrakorporeal şok dalga tedavisinin klinik etkinliğine dair kanıtlar yer almaktadır.

14. 
Çocuklarda priapizme yaklaşım
Managing priapism in childhood
Berkcan Akkaş, Ahmet Ender Caylan, Murat Uçar
doi: 10.24898/tandro.2023.67984  Sayfalar 119 - 126
Priapizm tanım olarak cinsel istek ve uyarıdan bağımsız yaklaşık 4–6 saat süren uzamış ereksiyon halidir. Pediatrik popülasyonda nadir görülmekle birlikte altta yatan etiyolojik faktör genellikle orak hücre anemisi olup, hiperkoagülopati, ilaçlar, malignite, toksinler ve idiopatik faktörlerde altta yatan sebep olabilmektedir. İskemik düşük akımlı priapizm çocuklarda görülen en sık priapizm tipidir. Çocukluk çağında priapizmi yönetmek, kanıta dayalı verilerin olmaması nedeniyle halen klinisyenleri zorlamaktadır. Bu derlemede pediatrik popülasyonda priapizm hakkında klinik sınıflandırma, etiyoloji, patofizyolojisi ve güncel tedavileri gözden geçirilerek sunulmaktadır.

15. 
Kardiyovasküler hastalığı olan kadınlarda kontrasepsiyon ve danışmanlık
Contraception and counseling for women with cardiovascular disease
Seda Dorukoğlu, Zeynep Daşıkan
doi: 10.24898/tandro.2023.66563  Sayfalar 127 - 134
Kardiyovasküler hastalığı (KVH) olan kadınların gebeliklerinde maternal ve neonatal morbidite, mortalite riski yüksektir. Gebe kalmadan önce sağlığın optimize edilememesi durumunda planlanmamış gebelikler oldukça risklidir. Planlanmamış gebeliklerin bilinen risklerine rağmen, KVH’ı olan kadınların %25 ila %54’ünde planlanmamış gebelikler devam etmektedir. Bu popülasyonda hem annenin hem de bebeğin sağlığını optimize etmek için gebelik öncesi güvenilir kontrasepsiyon danışmanlığı ve gebelik planlaması yapılması önemlidir. KVH’ı olan üreme çağındaki kadınlara erken ve doğru kontraseptif danışmanlık yapılması, bu populasyonda planlanmamış gebeliklerin önlenmesi için zorunludur. Bu derlemenin amacı; KVH’ı olan kadınlarda kontraseptif yöntem seçeneklerini tanımlamak, danışmanlık kapsamında riskleri, yararları ve kontraseptif yöntem tıbbi uygunluk kriterlerini literatür doğrultusunda incelemektir.

ANDROLOJİ YAYINLARI VE KONGRE TAKVİMİ
16. 
Androloji Yayınları ve Kongre Takvimi
Publications and Congress Calendar of Andrology

Sayfalar 135 - 140
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale