e-ISSN 2587-2524
Cilt : 24 Sayı : 3 Yıl :

Dizinler

Bu derginin içeriği Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı kapsamında lisanslanmıştır.

Androloji Bülteni - : 24 (3)
Cilt: 24  Sayı: 3 - 2022
1. 
Kapak
Cover

Sayfa I

2. 
Danışma Kurulu
Reviewers

Sayfalar II - III

3. 
Başkan'dan
From the President

Sayfa IV

4. 
Editör'den
From the Editor

Sayfa V

5. 
İçindekiler
Contents

Sayfa VI

ORIJINAL ARAŞTIRMA
6. 
Erektil disfonksiyonu olan hastalarda birinci basamak tedavide Fosfodiesteraz Tip 5 İnhibitörlerinin kullanım yüzdeleri
The percentages of usage of phosphodiesterase 5 inhibitors for the first-line treatment in patients with erectile dysfunction
Adem Sancı, Cihat Özcan
doi: 10.24898/tandro.2022.78095  Sayfalar 167 - 171
AMAÇ: Erektil disfonksiyon (ED) tanılı hastalara önerilen fosfodiesteraz tip 5 (PDE5) inhibitörü ilaçların kullanım oranlarını araştırmayı amaçladık.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Şubat 2021–Şubat 2022 tarihleri arasında ED nedeniyle ilk kez üroloji polikliniğine başvuran ve 1. basamak tedavi olarak PDE5 inhibitörleri önerilen hastalar çalışmaya dâhil edildi. Spesifik tanı testi gerektiren hastalar, psikososyal inceleme gerektiren hastalar, laboratuvar incelemeleri sonrası altta yatan ve düzeltilmesi gereken endokrinolojik hastalığı bulunan hastalar, kardiyak risk sınıflamasında yüksek risk gruba dahil olan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Her hastanın telefon numarası poliklinik değerlendirme notuna eklendi. Hastaların takipleri 1. ayda yapıldı. 1. ay takipleri eğer hasta kontrole gelmişse yüz-yüze, gelmemişse telefon numaraları ile aranarak gerçekleştirildi.
BULGULAR: Çalışmaya ilk kez ED nedeniyle başvuran 624 hastadan 1. basamak tedavi olarak PDE5 inhibitörü başlanan 405 hasta dâhil edildi. 1. basamak tedavi olarak PDE5 inhibitörleri kullanımı uygun görülen ve önerilen 405 hastadan 147 (%36,2) tanesinin reçete edilen ilaç veya uygun muadilini aldığı belirlendi. 74 (%18,2) hastanın çeşitli internet siteleri ve televizyon kanalları ile iletişim sağlanan firmalardan sahte ilaç aldıkları görüldü. 31 (%7,6) hastanın ise gingko biloba ve ginseng içerikli bitkisel ürünler kullandığı belirlendi.
SONUÇ: Sahte ilaç ve bitkisel ilaçların kullanılmasına yol açan PDE5 inhibitörü ilaçlarının alınamaması durumu, ilaç tedavisine yanıtsızlık ve gereksiz maliyet ile sonuçlanabileceği üroloji hekimlerince iyi bilinmelidir. Gelecekte bu ilaçların belli endikasyonlarda ve belli kurulların onaylandığı raporlarla kullanılması ve geri ödeme kapsamına alınması hastalara ve ülke ekonomisine ciddi katkılar sağlayabilir.

7. 
Genç kadınlar için evlilik öncesi riskli cinsel davranış değerlendirme ölçeğinin Türkçeye uyarlanması: Geçerlilik ve güvenirlilik çalışması
Adaptation of the premarital risky sexual behavior assessment scale for young women into Turkish: Validity and reliability study
Meltem Mecdi Kaydırak, Fatma Aslan Demirtaş, Ümran Oskay, Azam Rahmani
doi: 10.24898/tandro.2022.64426  Sayfalar 172 - 179
AMAÇ: Araştırmada Genç Kadınlar İçin Evlilik Öncesi Riskli Cinsel Davranış Değerlendirme Ölçeği’nin (GKEÖRCDDÖ) Türkçe’ye uyarlanması ve Türkçe formunun geçerliliği ve güvenilirliğinin araştırılması amaçlandı.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Bu araştırma metodolojik bir araştırma olup, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa’ya bağlı Hemşirelik, Fen-Edebiyat ve Eğitim Fakültesi’nde öğrenim gören ve araştırma kriterlerine uyan 212 genç kadın ile yapıldı. Verilerin toplanmasında “Katılımcı Bilgi Formu” ve “GKEÖRCDDÖ” kullanıldı. Yapı geçerliliği için ise “Açıklayıcı Faktör Analizi”, “Doğrulayıcı Faktör Analizi” yapıldı. İstatistiksel anlamlılık değeri olarak p≤0,05 alındı. Güvenilirlik çalışması, madde toplam korelasyonu, Cronbach α katsayıları ve test tekrar test ile incelendi.
BULGULAR: Veriler, dil uyarlaması ve içerik geçerlilik değerlendirilmesinin ardından kapsam geçerlilik için uzmanlar arası uyum bakımından değerlendirildi. Araştırmanın kapsam geçerlilik oranı 0,98 olarak belirlendi. Uygulama sonrası madde toplam puan korelasyon değerleri 0,30 altında olan üç ve binişik olan üç madde ölçekten çıkarıldı. Toplam altı madde ölçekten çıkarıldı. Ölçekten kalan maddeler 3 faktör altında toplandı. Kalan 20 madde ve üç alt boyut ile yapılan analiz sonucunda AGFI ve GFI uyum iyiliği indeksleri yeterli düzeyde olduğu saptandı. Güvenirlik analizlerinde cronbach α katsayısı 0,897 ve test tekrar test korelasyon katsayısı r=0,990’dır.
SONUÇ: Araştırma sonucunda, ölçeğin 20 madde ve üç alt boyuttan oluşan formunun geçerli ve güvenilir olduğu, genç kadınların riskli cinsel davranışlarını değerlendirmek amacıyla kullanılabileceği belirlendi.

8. 
İdiopatik oligoastenospermili erkeklerde testiküler shear wave elastografi değerlendirmesi; Prospektif, kontrollü çalışma
Evaluation of testicular shear wave elastography in men with idiopathic oligoastenospermia; Prospective, controlled study
Mustafa Gök, Hakan Görkem Kazıcı, Göksel Tuzcu, Gökhan Şahin, Arif Kol, Erhan Ateş
doi: 10.24898/tandro.2022.56588  Sayfalar 180 - 185
AMAÇ: İdiyopatik oligoastenospermik infertil erkeklerin testis ultrasonografisindeki shear wave elastografik (SWE) ölçümlerini normal semen parametrelerine sahip fertil erkekler ile karşılaştırmak ve testiküler SWE değerinin semen parametreleri ile ilişkisini değerlendirmek.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Çalışmaya dâhil edilen toplam 63 erkeğin 28’i idiyopatik oligoastenospermik grup (Grup 1), 35’i ise normal semen parametreli kontrol grubu (Grup 2) olarak iki gruba ayrıldı. Her iki grubun yaş, total sperm sayısı, sperm konsantrasyonu, total motil sperm sayısı, ortalama testis hacmi ve ortalama testiküler SWE değerleri kaydedildi ve karşılaştırıldı. Ayrıca tüm katılımcıların testiküler SWE değerinin semen parametreleri ve testis hacmiyle korelasyonu uygun istatistiksel yöntem kullanılarak incelendi.
BULGULAR: Gruplar arasında ortalama yaş ve testis hacmi açısından anlamlı farklılık yoktu (p>0,05). Ortalama testis SWE değeri Grup 1’de 2,39±0,05 kPA, Grup 2’de ise 2,69±0,11 kPA saptandı ve bu değerler her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklı idi (p=0,015). Bununla birlikte total sperm sayısı, sperm konsantrasyonu ve total motil sperm sayısı ile testis SWE değeri arasında pozitif bir korelasyon saptandı (sırasıyla p=0,03, p=0,03 ve p=0,015).
SONUÇ: Shear wave elastografi idiyopatik oligoastenospermik vakaları, normal semen parametrelerine sahip vakalardan ayırmada kullanılabilecek ucuz ve etkili bir yöntemdir. Semen parametrelerindeki iyileşme testis SWE değerindeki artış ile pozitif yönde korelasyon göstermektedir. Bu korelasyon hareketli sperm sayısı açısından diğer parametrelere göre daha kuvvetlidir. Çalışmamız ultrasonografik bir görüntüleme tekniği olan SWE’nin, infertilite tanısında kullanımının semen analizini tamamlayıcı bilgiler verebileceğini göstermektedir.

9. 
Mikro-diseksiyon testis sperm ekstraksiyonu ile ilgili YouTube video kaynaklarının kalitesinin ve güvenilirliğinin değerlendirilmesi
Evaluation of the quality and reliability of YouTube video resources on microdissection testicular sperm extraction
Adem Sancı, Cihat Özcan
doi: 10.24898/tandro.2022.60863  Sayfalar 186 - 190
AMAÇ: Mikro-diseksiyon testiküler sperm ekstraksiyonu (mTESE) ile ilgili YouTube’da yer alan Türkçe videoların, kalite ve güvenilirliğini değerlendirmektir.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: mTESE ameliyatı ile ilgili videoları bulmak için YouTube’un arama işlevi kullanıldı. 01 Nisan 2022 tarihinde “mikro TESE” terimi kullanılarak güncel olması amacıyla son 5 yılı içeren sistematik bir arama yapıldı. Aramada çıkan ilk 50 video çalışmaya dâhil edildi. Çalışmaya dâhil edilen videoların kalitesi, Global Quality Score (GQS) kullanılarak değerlendirildi. Çalışmaya dahil edilen videoların güvenilirliğini değerlendirmek için, modifiye edilmiş DISCERN ölçeği kullanıldı.
BULGULAR: mTESE ile ilgili toplam 50 video analiz edildi. Tüm videolar infertilite ile ilgilenen bir üroloji hekimi tarafından hazırlanmıştı. Kaynakları hazırlayan tıp doktorlarının %46’sı akademik unvanlara sahipti. Videolarda, en sık tartışılan konular ameliyat süresi (%32), mTESE işleminin başarı oranları (%58), mTESE işleminde başarıyı artıran faktörler (%52) ve ameliyat sonrası komplikasyonlar (%26) idi. Videoların ortalama GQS’si 3,16±0,86 idi. DISCERN skoru kullanılarak kaynakların güvenirliği değerlendirildiğinde videoların ortalama puanı 2,19±1,4’dü. DISCERN’den tam puan alan video yoktu. GQS ve DISCERN değerlendirme puanı ile videoların diğer karakteristik değişkenleri arasında korelasyon yoktu.
SONUÇ: Çalışmamızın sonuçları, mikro TESE ile ilgili YouTube’daki Türkçe kaynaklarda bilgi düzeyinin kabul edilebilir düzeyde olduğunu ancak bilimsel güvenilirliğinin düşük olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, doğru ve güncel bilgileri içeren, bilimsel gerçeklere sade bir dille atıfta bulunan kısa ve öz videolar, ilgili dernekler tarafından hazırlanmalıdır.

10. 
COVID-19 enfeksiyonunun erkek cinsel fonksiyonları üzerindeki etkisi ve risk faktörleri
The impact of COVID-19 infection on sexual functions of males and associated risk factors
Emre Salabas, Hüseyin Cihan Demirel, Semih Türk, İbrahim Halil Baloğlu
doi: 10.24898/tandro.2022.57984  Sayfalar 191 - 198
AMAÇ: Bu çalışmanın amacı COVID-19 hastalığı sonrasında oluşan erkek cinsel disfonksiyonunun incelenmesi ve risk faktörlerinin araştırılmasıdır.
GEREÇ ve YÖNTEMLER: Bu çalışma PCR ile onaylanmış COVID-19 tanısı alan erkeklerin enfeksiyon öncesi ve sonrasını, International index of erectile function-15 (IIEF-15) formu ve alt başlıkları ile sorgulayan ve risk faktörlerini inceleyen ilk uzunlamasına çalışmadır. 2020-2021 yılları arasında 114 erkek hastaya IIEF-15 formu ilk tanı anında ve 3 ay sonra olmak üzere 2 defa uygulanmıştır.
BULGULAR: Ortanca yaş 49 yıl (IQR: 29-58.5) olan hastalarda ortanca IIEF-EF skoru 24’den 20’ye (p=0,001) düşmüş, ayrıca orgazm (9’dan 8’e,p=0,01), cinsel istek (8’den 7’ye,p=0,001), cinsel tatmin (11’den 8’e,p=0,001) ve genel tatmin (8’den 7’ye,p=0,001) dahil tüm alt gruplarda da anlamlı düşüş saptanmıştır. Klinik anlamlı IIEF-EF düşüşü olan hastalarda, anlamlı oranda daha yüksek diyabet (%37 vs %13,8, p=0,01), hipertansiyon (%40,7 vs %20,7, p=0,04), sigara içiciliği (%40,7 vs %20,7, p=0,04), pnömoni (%44,4 vs %23,0,p=0,03) ve daha düşük oranda halsizlik (%66,7 vs %86,2, p=0,02) gözlemlenmiştir. Çoklu değişken risk analizinde pnömoni (OR: 3,55,p=0,02) ve halsizlik semptomu (OR: 0,22,p=0,01) klinik anlamlı IIEF-EF düşüşünün (IIEF > 4) anlamlı bağımsız risk faktörleri olarak saptanmıştır.
SONUÇ: COVID-19 vakaları kliniğimize ürolojik semptomlar ile başvurabilirler. Bu enfeksiyon, erektil fonksiyonlar, orgazm, cinsel istek ve tatmin dahil olmak üzere cinsel fonksiyonların hepsinde bozulmaya sebep vermektedir. Hastaların üçte birinde erektil disfonksiyon şiddetinde bir seviye artma görülmüştür. Pnömoni ve halsizlik semptomları, enfeksiyon sonrası sertleşme sorunu için prediktif faktörlerdir. Pnömoni, üriner urge semptomu ve diyabet, erektil fonksiyon dışındaki IIEF alt gruplarında da bozulmaya sebep olabilir. Endotelyal disfonksiyonun, COVID-19 kaynaklı cinsel disfonksiyon ile ilişkili olması muhtemeldir.

DERLEME
11. 
Obezitede cinsel yaşam ve hemşirelik yaklaşımı
Sexual life and nursing approach in obesity
Ebru Cirban Ekrem, Melike Kahveci, Özlem Demirel Bozkurt
doi: 10.24898/tandro.2022.84755  Sayfalar 199 - 203
Cinsellik fizyolojik, biyolojik ve psikolojik olarak insanların yaşamında önemli rolü olan bir eylemdir ve cinsellik insan hayatındaki birçok faktörden etkilenmektedir. Obezite ise dünyada görülme oranı gittikçe artan küresel bir sağlık sorunudur. Obezite kadınlarda ve erkeklerde cinselliği çeşitli patofizyolojik mekanizmalarla, farklı şekil ve boyutlarda etkilemektedir. Bireylerdeki mevcut risk faktörlerinin ve komorbiditelerin tanı ve tedavisi, obezitesi olan kişilerde yaşam kalitesinin iyileştirilmesinde ve cinsel işlev bozukluğunun önlenmesinde belirleyici bir faktördür. Bireyin cinsel yaşam ile ilgili bir sorun çözüme kavuşturulduğunda aynı zamanda biyopsikososyal sağlığının da olumlu etkileneceği göz ardı edilmemelidir. Obez bireylere yönelik cinsel danışmanlık konusunda hemşirelerde, bireylerin yaşam kalitesini ve cinsel yaşam kalitesini arttırıcı faktörlere vurgu yapmalıdır. Hemşireler obez bireylere cinsel yaşam ile ilgili danışmanlık verirken, kullanılabilecek modellerden birey için uygun olanı tercih etmelidir. Bu derlemede kadın ve erkek obezitesinin cinsel sağlık ve cinsel yaşam üzerine etkisini, obeziteye bağlı komorbiditeleri, cinsel işlevselliği ve obezitede hemşirelik yaklaşımını literatür doğrultusunda incelemek amaçlandı.

12. 
Kadına yönelik şiddet, cinsel şiddet ve hemşirenin sorumlulukları
Violence against women, sexual violence and nurses responsibilities
Esra Güler, Nülüfer Erbil
doi: 10.24898/tandro.2022.38159  Sayfalar 204 - 213
Kadına yönelik şiddet, geçmişten günümüze kadar insanlığın bütün çağlarında var olan hem ülkeler arasında hem de ülkeler içinde önemli farklılıklar gösteren, dünya çapında karşılaşılan ve çözülemeyen bir halk sağlığı problemidir. Ataerkil kültürün devamlılığını sağlama, geleneksel cinsiyet rolleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, yasa ve politikaların eksikliği, COVID-19 süreci gibi yerel ve küresel faktörler kadına yönelik şiddetin devamlılığına neden olmaktadır. Şiddet, kadının yaşam evrelerinde fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik ve siber zorbalık olarak kendini göstermektedir. Toplumun temel yapı taşı olan aile içerisinde yaşanan şiddet, bazen doğrudan bazen de dolaylı olarak şiddete maruz kalan kadın tarafından yetiştirilen çocuğu ve dolayısıyla toplumun geleceğini de etkilemektedir. Şiddete maruz kalan kadınların hayatlarının her döneminde şiddetin izlerini ve sağlığa olumsuz etkilerini görmek mümkündür. Bunun için aile içi şiddetin farkına varılması, şiddet yaşantısında kadına yardım ve destek kaynakların tanıtılması, yasalar ve eylem planlarının etkinliğinin artırılması önerilmektedir. Hemşireler, toplumdan izole olmuş ve şiddete uğramış kadınların evleri dışında ilişki kurabilecekleri ve etkileşimde bulunabilecekleri kilit rolü olan sağlık profesyonelleridir. Hemşireler, şiddet mağduru kadınların belirlenmesinde, risk grubunda olan kadınların desteklenmesinde, bakımında, sorunların ve çoklu mağduriyetin önüne geçilmesi için etkili müdahale programlarının geliştirilmesinde rol almalıdır.

13. 
Postmenopozal dönemde görülen vulvovajinal atrofi yönetiminde güncel uygulamalar
Current practices in the management of vulvovagınal atrophy in postmenoposal perıod
Nurgül Şimal Yavuz, Nebahat Özerdoğan
doi: 10.24898/tandro.2022.35651  Sayfalar 214 - 220
Vulvovajinal atrofi (VVA), menopoz dönemindeki kadınlarda ortaya çıkan östrojen yoksunluğunun neden olduğu vulva ve vajinadaki mukus ve dokuların incelmesinin bir sonucudur. Kadın vücudundaki östrojen uyarımı, ürogenital sistemin normal anatomisinin ve fizyolojisinin korunmasından sorumludur. Toplam vücut östrojeninin üretimi ve miktarı azaldıkça, salgılar azalmakta ve genitoüriner dokular atrofik hale gelmektedir. Bu durum beraberinde birçok belirtiye neden olmaktadır. VVA’nın başlıca belirtileri vajinal kuruluk, tahriş, kaşıntı ve yanma hissidir. Bu belirtilerle birlikte vajinadaki kayganlığın azalması, kadınlarda disparoni ve koital kanamaya neden olmaktadır. Tüm bu değişikliklerle ilişkili olarak cinsel işlev bozukluğu ve cinsel aktivitenin azalması gibi sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenlerle VVA, kadının yaşamını önemli oranda etkileyen ve yaşam kalitesini düşüren ciddi bir problemdir. VVA’nın yönetimine yönelik son yıllarda farklı uygulamaların gündeme geldiği ve deneysel çalışmaların özellikle uluslararası alanda aktif olarak sürdürüldüğü görülmektedir. Bu derleme makalesinde amaç, postmenopozal dönemde sıklıkla görülen vulvovajinal atrofinin yönetiminde kullanılan güncel uygulamaların incelenmesidir.

14. 
COVID-19 pandemisinin erkek cinsel sağlığı ve semen parametreleri üzerine etkileri
Effects of the COVID-19 pandemic on male sexual health and semen parameters
Hakan Görkem Kazıcı, Ahmet Emre Yıldız, Erhan Ateş
doi: 10.24898/tandro.2022.62144  Sayfalar 221 - 227
COVID-19 pandemisi vücudumuzda birçok organ ve sistemi etkilediği gibi genitoüriner sistem ve cinsel sağlık üzerinde de olumsuz etkilere neden olmuştur. Bu derlemede COVID-19 pandemisinin erkek cinsel sağlığı üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Literatürdeki verilere göre COVID-19 pandemisi sürecinde erkeklerde erektil disfonksiyonda artma, ejakülasyon süresinde kısalma, semen parametrelerinde bozulma olduğu ve cinsel alışkanlıkların pandemi sürecinden etkilendiği saptanmıştır.

15. 
COVID-19 pandemisi ve kadına yönelik aile içi şiddet
COVID-19 pandemic and domestic violence against women
Gizem Yıldız, Nülüfer Erbil
doi: 10.24898/tandro.2022.09327  Sayfalar 228 - 233
Bu derlemenin amacı, COVID-19 pandemisinde kadına yönelik aile içi şiddeti literatür doğrultusunda incelemektir. Bu derleme için, “Google Akademik” ve “PubMed” veri tabanlarından “COVID-19”, “aile içi şiddet”, “intimate partner violence” ve “kadına yönelik şiddet” anahtar kelimeleri ile tarama yapılmıştır. COVID-19 pandemisi, evde kalma sürelerini artırmış, ailelerin birlikte daha fazla zaman geçirmesine neden olmuştur. Pandemide hem dünyada hem de Türkiye’de toplumsal izolasyon ve sosyal mesafe önlemleri, bireylerin ekonomik, sosyal, fiziksel ve psikolojik sorunlar yaşamasına neden olmuştur. Bu durumun kadına yönelik aile içi şiddet risk faktörlerini artırdığı bulunmuştur. Kadına yönelik aile içi şiddeti önlemek, etkilerini azaltmak için kadının güçlenmesi, çalışma hayatına katılımının sağlanması, danışmanlığın artırılması, yardım platformlarının kurulması, kadın sığınma evlerinin sayısının arttırılması ve caydırıcı yasal düzenlemelerin getirilmesi önerilir.

ANDROLOJİ YAYINLARI VE KONGRE TAKVİMİ
16. 
Androloji Yayınları ve Kongre Takvimi
Publications and Congress Calendar of Andrology

Sayfalar 234 - 236
Makale Özeti |Tam Metin PDF

LookUs & Online Makale